Yangın ile ilgili bu hadisi Taberanî rivayet etmiş ve bu hadisi Muhammed b. Aclân’dan yalnız Nuh el-Mutavvaî, ondan da yalnız oğlunun (Eyyub b. Nuh’un) rivayet ettiğini belirterek bunun zayıf olduğuna işaret etmiştir [bk. Taberanî (Evsat), 8/258].
Hafız Heysemi de Taberani’nin bu rivayetinde yer alan bir kısım ravileri tanımadığını belirtmek suretiyle rivayetin zayıf olduğuna dikkat çekmiştir (bk. Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, 20/300, no: 17095).
Suyutî de bu hadisi iki yoldan rivayet etmiş birisi için “hasen” alameti, diğeri için “zayıf” alameti koymuştur (el-Camiu’s-sağir, 1/45, no: 641, 642).

Bu gibi hadislerin ifadesi, insanın çok muhtaç olduğu sıkıntılı zamanlarında, maddi sebeplere yapışmakla beraber, manevi olarak da morallerini düzgün tutmak için yapacakları zikir boyutuna dikkat çekmeye yöneliktir.

Kaldı ki Allah’ın izni olmadan hiçbir itfaiye hiçbir ateşi söndüremez. Ateşi asıl söndüren Allah’tır. İtfaiye bunun sebepler bölümüdür.

Defalarca bu sitede arz ettik ki, insanlar sebepler dairesinde oldukları için elbette sebeplere yapışmaları, onlara riayet etmeleri şarttır. Ancak inançları itibariyle, hiçbir sebebin gerçek bir tesirinin olmadığını, onu yaratıp gerçekleştirenin yalnız Allah olduğunu bilmek tevhit inancının bir gereğidir. Örneğin: Başı ağrıyan bir kimse bir ağrı kesici alır, fakat baş ağrısını giderenin Allah olduğunu bilir. Dolayısıyla burada “Şifayı veren Allah’tır.” hakikatini söylerken bununla “tedavi olmaya gerek yok” diye bir şey söylenmiş olmuyor.

Mümin konumu itibariyle, iki dünyalı; akidesi itibariyle iki kanatlı bir varlıktır. Hem bu dünyalı hem de öbür dünyalı olduğu için her iki dünyayı da başarmak zorundadır. İki kanatlı olduğu için de hem tevhit hem de sebepler gerçeğine riayet etmek durumundadır.

İşte Kur’an’da ve hadislerde yer alan bazı ayet ve zikirlerin şifa olmasına vurgu yapılması, akide yönünü pekiştirmeye yönelik olup, sebepleri terk etmek manasına gelmez.

O halde konumuz olan “yangın anında tekbir getirmek”, itfaiyenin görevini yapmaması şeklinde anlamak çok sakat bir anlayış olur.

Bazen itfaiye çalıştığı halde yanan evi kül olmaktan kurtaramadığı gibi, bazen getirilen tekbirler de bu yangının sönmesine vesile olmayabilir. Ama aksi de her zaman mümkündür.

Bununla beraber işlerde başarı oranı kişinin yetkinliğine bağlıdır. Yetkin bir itfaiyeci genellikle yangını söndürmeye muvaffak olduğu gibi, yetkin bir ağza sahip salih bir kimsenin “tekbiri” de buna vesile olabilir. Yetkisiz bir akıl beceriksiz olduğu gibi, yetkisiz bir kalp de etkisiz olur.

Ne olur, tevhitle ilgili imanımızı materyalistlerin sebeplerine kurban etmeyelim…

Kaynak: Sorularla İslamiyet

Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin.

Bazı Merak Edilen Sorular:

İSLAMDA ÜMİTSİZLİK İÇİN BİR REÇETE VAR MI?

“HAVF VE RECA (KORKU VE ÜMİT) ARASINDA OLMAK” NE DEMEKTİR?

ÇOK HUZURSUZUM NE YAPMALIYIM?

HER TÜRLÜ MÜZİK DİNLEYEBİLİR MİYİM?

BİR KİMSE, MÜSLÜMAN OLDUKTAN SONRA GUSÜL ALMASI ŞART MI?