Değerli Kardeşim:
İmam Gazalî, soruda işaret edilen bilgilere yer verdikten sonra, Ata b. Ebî Rabah’ın gıybetin tevbesi veya kefaretiyle ilgili olarak;
“Gıybet ettiğin adama gidip diyeceksin ki; dediklerimde yalan söyledim,sana zulmettim ve kötülük yaptım. İstersen hakkını alırsın, istersen affedersin.”şeklinde ortaya koyduğu görüşüne de yer vermiş ve “En sahih görüş budur” demiştir.
“Gıybet gibi ırz/şerefle ilgili olan şeyler mal gibi değil, bedeli olmaz, onların tevbesinde helallaşmak vacip değildir.” diyenlerin sözlerine itibar edilmez diyen Gazalî, delil olarak da şu “sahih” hadisi (Buharî, Mezalim,10) zikretmiştir: “Kimin yanında kardeşinin ırzı, manevî şerefi veya malı ile ilgili – yapılan haksızlıktan doğan- bir hakkı varsa, dinar ve dirhemin bulunmadığı, kişinin varsa sevaplarından alınıp verildiği, sevabı olmadığı takdirde ise onun günahlarından alınıp kendi günahlarına eklendiği bir gün gelmeden önce sahibinden -bu gün- helallik alsın.”(bk. İhya,3/150).
Zeynu’l-Irakî, İhya’da –Hz. Enes’in rivayeti olarak- geçen “Gıybetini yapmış olduğun kimsenin gıybetinin kefareti, onun için istiğfar edip, af talep etmendir.” mealindeki hadisin zayıf olduğunu vurgulamıştır(bk. Tahricu Ahadisi’l-İhya-İhya ile birlikte-3/150).
Bu sebeple, kişi gıybet etse veya isteyerek gıybeti dinlese, meclisten kalkmadan “Allah’ın beni/bizi ve gıybet ettiğim kişiyi affet” demek, daha sonra karşılaştığında helalliğini almak esastır.
Selametle…
Kaynak: Sorularla İslamiyet
Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin 🙂
Yorumlar (0)