Fuzuli (ö. 963/1556) klasik Türk edebiyatının en büyük şairlerindendir. Hayatıyla ilgili bilgiler çok azdır. Asıl adının Mehmed, babasının adının Süleyman olduğu bilinmekle beraber; hangi tarihte ve nerede doğduğu hakkında kesin bilgi yoktur. Mevcut kaynaklar onun Bağdat civarında doğduğunu kaydederse de belli bir yer üzerinde birleşemezler.
Fuzuli hangi itikadi ekolü benimsediği konusunda özellikle hayatı, eserleri, fikrî ve edebî şahsiyeti etrafında araştırma yapan ilim adamlarıyla edebiyat tarihçileri tarafından farklı cevapların verildiği görülmektedir. Onun Sünniliğini hararetle savunanlar bulunduğu gibi Şiî olduğunu söyleyenler de vardır. Ancak meseleye herkes tarafından kabul edilebilir bir çözüm getirilmesi mümkün olmamıştır.
M. Fuad Köprülü, Fuzuli’nin itikadi mezhebini belirlemenin tarihî bir meseleyi halletmekten ziyade; şairin psikolojisinin ve edebî şahsiyetinin anlaşılması bakımından önem taşıdığını belirtir. Köprülü’nün Külliyyât-ı Dîvân-ı Fuzûlî’ye yazdığı mukaddimede, bazı tarihî vesikalara ve şairin eserlerindeki önemli sayılabilecek delillere dayanarak, onun İmâmiyye Şîası’na mensup olduğunu söylemesi üzerine (s. 16-18) o dönemde karşı görüşler ileri sürülerek şairin Sünniliği savunulmuştu.
Fuzûlî’nin akidesini tartışan gruplardan onun Şiî olduğu görüşünü benimseyenler; şairin edebî eserlerinden hareket ettikten sonra o güne kadar nüshası henüz tesbit edilememiş olan Matla’u’l-i’tikâd adlı risalesinin bulunması halinde kendi görüşlerinin açıklık kazanacağını umuyorlardı.
Onları bu kanaate sevkeden şey, Kâtib Çelebi’nin Matla’u’l- İ’tikad’ın “hükemâ ve İmâmiyye mesleklerine göre telif edildiği” şeklindeki ifadesi olmalıdır. Ayrıca Fuzûlî’nin Şiî İmâmî olduğunu savunanlar, Hasan Çelebi tarafından verilen, babası Kınalızâde Ali Çelebi’nin çağdaşı olan Fuzûlî’yi Râfizî addettiği yolundaki bilgiyi de kendi görüşlerini pekiştiren önemli bir delil olarak kabul ediyor. Kınalızâde’nin bu kanaatinin ancak Matla-u’l-i’tikâd’ı okumuş olmasından kaynaklanabileceğini düşünüyorlardı.
Fakat Matla’u’l- İ’tikad’ın neşrinden sonra şairin bu eserde yer verdiği bütün akaid konularını Ehl-i Sünnet’in umumi ölçüleri çerçevesinde işlediği görülmüştür. Hatta Şiî akîdesini belirgin bir şekilde yansıtabileceği imamet bahsinde bile Şîa’nın görüşlerine temas etmemesi dikkat çekicidir.
Matla’u’l- İ’tikad’ı yayınlayan Muhammed Tancî; Şiîliğiyle tanınan Fuzûlî’nin kendi inancına bir kelime ile bile olsa işaret etmemesinin Şîa’nın takıyye ilkesiyle açıklanabileceğini ifade etmektedir.
Tasavvufi temayülleri bakımından Fuzûlî’nin bir tarikata mensup olduğunu düşünmek mümkündür; ancak eserlerinde belirli bir tarikata bağlı olduğuna dair herhangi bir ipucu yoktur. Hemşehrisi Ahdî onun bir tarikata bağlı olduğundan bahsetmiş, fakat mensup olduğu tarikatın adını vermemiştir.
Âlim bir şair olan Fuzûlî şiir hakkındaki görüşlerini Türkçe divanının önsözünde şu şekilde açıklamıştır; “İlimsiz şiir esası yok dîvar olur ve esassız dîvar gayette bî-i’tibâr olur”. Mukaddimede daha sonra aşk şiirleri yazdığını; fakat bunların uzun ömürlü olmayacaklarını anlayınca gece gündüz çalışarak bütün ilimleri öğrendiğini söyler. Fuzuli’ye göre şiir insanı yücelten ilâhî bir lütuftur.
Allah, şiir kabiliyetini çok az kuluna nasip etmiş, süse ihtiyaçları olmadığı için peygamberlerine bile vermemiştir. Güzellik ve aşk anlayışıyla birlikte devrinin ruh ve bedenle ilgili düşüncelerini “Sıhhat u Maraz”da; tasavvufî nitelikte nasihatçiliğini “Rind ü Zâhid”de; tasavvuf felsefesiyle dünya ve hayat görüşünü ise bunun yanında başta “Leylâ vü Mecnûn” mesnevisi olmak üzere divanlarındaki çeşitli şiirlerde ortaya koymuştur.
Fuzuli’yi Türk edebiyatının en büyük simalarından biri yapan husus; samimiyeti, coşkunluğu, sadeliği, duyarlılığı ve ifade kudretidir. Fuzuli aşkı, ıstırabı, dünyevî zevk ve zenginliklerin boşluğunu ve hiç kimsenin pençesinden kurtulamayacağı ölüm düşüncesini olağanüstü bir lirizm ve sanat gücüyle ifade etmiştir.
Kaynak: Sorularla İslamiyet
Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin.
Bazı Merak Edilen Sorular:
KABİR AZABININ YA DA NİMETLERİNİN SEBEPLERİ NELERDİR? KABİR AZABI ÇEKMEYECEK OLANLAR KİMLERDİR?
TASAVVUFSUZ FIKIH İLMİ VE FIKIHSIZ TASAVVUF TAHSİL ETMEK YANLIŞTIR MI? İLMİHAL OKUMADAN VE BİLMEDEN MESNEVİ OKUYAMAZ MIYIM?
AYAKTA İDRAR YAPMANIN GÜNAHI VAR MI? İNSAN ÖLDÜKTEN SONRA KABİR AZABININ AYAKTA İDRAR YAPMAKLA BAŞLAYACAĞI DOĞRU MU?
TASAVVUFTA DÜNYAYI TERK ETMEK ÖNEMLİ GÖRÜLMÜŞ. SİZCE BİZİM DÜNYAYA BAKIŞIMIZ NASIL OLMALIDIR?
BİZLER ÖLDÜKTEN SONRA, KABİR HAYATI NASIL OLACAK VE BİZLER KABİRDE NELERLE KARŞILAŞACAĞIZ?
Yorumlar (0)