Elbette böyle kadınlar her dönemde olabilir. Cahiliye döneminde de bunlardan olmakla beraber, çok azınlıkta idiler.
Asil ve zengin kimselerin kızları ve eşleri, bir şahsiyete sahip olup itibarlı sayılırlardı. Bunun dışındaki büyük çoğunluğu, ezilen ve cariye olarak kullanılanlar teşkil etmekteydi.
Erkeklere oranla kadınların hiçbir hakkı yoktu. Cahiliye döneminde genelde orta ve aşağı tabakalarda kadının hiçbir önemi ve rolü yoktu. Bu durum, zaten doğuşta başlıyordu. Bir adamın erkek çocuğu dünyaya gelirse, sevinir, şenlik yapar; kız çocuğu doğarsa utanır ve bir suç işlemiş konuma düşerdi. Özellikle aşağı tabakalarda kadının kocası yanındaki değeri, onun, mülkiyetinde olan malların değerinden fazla değildi.
Kadına değer vermezlerdi. Hak ve hukukunu tanımaz, âdeta bir eşya gibi telakki edip miras alırlardı. Biri vefat edip hanımı dul kalınca ölenin varislerinden gözü açık biri hemen elbisesini kadının üzerine atardı. Kadın daha önce kaçıp bu hâlden kurtulamazsa artık onun olurdu. Dilerse mehirsiz olarak onunla evlenir veya onu bir başkasıyla evlendirerek mihrini almaya hak kazanır ve kadına bundan bir şey vermezdi. Dilerse kocasından kendisine kalan mirası elinden almak için onu evlenmekten men ederdi.
İslam geldikten sonra, inen ayette Allah:
“Ey inananlar! Kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkmanız size helâl değildir.” (Nisâ, 4/19)
buyurmuş ve bu kötü âdeti kaldırmıştır. (bk. Şevkânî, Fethu’l-Kadir, 1/440)
Kaynak: Sorularla İslamiyet
Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin.
Yorumlar (0)