Hz. Mevlana ve Bediüzzaman arasında kesin çizgilerle ayırıcı bir kıyaslama yapmak fazla isabetli olmayabilir. Zira maksatlar bir olduktan sonra farklı üsluplar, farklı ifadeler de aynı hakikate işaret ettiklerine şüphe yoktur. Bir Arap şairin seslendirdiği gibi:
“İfadelerimiz farklıdır ama güzelliğin birdir.
Bütün bu farklı ifadeler o güzelliğe işaret eder.”
Kaldı ki bu tür kıyaslamalarda farklı bakış açıları, kişiyi farklı değerlendirmeye götürebilir. Bununla beraber kendi perspektifimiz doğrultusunda bu hususu bir kaç madde hâlinde değerlendirmeye çalışacağız:
– Mevlana Hazretleri, tarikat ehli bir mütasavvıf olarak tarikat vasıtasıyla dine hizmet etmiştir.
Bediüzzaman Hazretleri ise, hakikat mesleğini esas almış ve hizmetini ona bina etmiştir.
– Mevlana Hazretleri bulunduğu çağın ötesine de hitap etmekle beraber, verdiği misaller, kendi çağının anlayışını yansıtmaktadır. Bu sebeple, onun -genellikle o günkü saf duygulara hitap ettiği- bazı misaller, duyguları kirlenmiş bu asrın mizacına uygun düşmeyebilir.
Bediüzzaman Hazretleri ise, içinde bulunduğu çağın duygu ve düşüncelerine hitap etmiştir. Duygusal yaklaşımlar yerine, fikir ve aklın hükmettiği istikbaldeki muhataplarını da göz önünde bulundurarak izahlarda bulunmuştur.
Mevlana ve Bediüzzaman’ın Kur’ân’dan Aldıkları İnsanlara Ulaştırmada Kullandıkları Metod Neydi?
– Mevlana Hazretleri, genel olarak ders vermek istediği hakikatleri Kur’an’dan almakla beraber, çağın görgüsü dahilinde yorumlarda bulunmuştur.
Bediüzzaman Hazretleri ise, doğrudan sahabe mesleğinde gitmiş, Kur’an’dan aldığı hakikatleri yine Kur’anî bir metotla insanlara aktarmıştır. Kendisi bu konuda şunları söylüyor:
“Marifet-i Sâni’ denilen kemalât arşına uzanan mi’racların usûlü dörttür:
Birincisi: Tasfiye ve işraka müesses olan muhakkikîn-i sofiyenin minhacıdır.
İkincisi: İmkân ve hudûsa mebni mütekellimînin tarîkıdır.
Bu iki asıl, çendan Kur’an’dan teşaub etmişlerdir. Lâkin fikr-i beşer başka surete ifrağ ettiği için uzunlaşmış ve müşkilleşmiş, evhamdan masun kalmamışlar.
Üçüncüsü: Şübehat-âlûd hükema mesleğidir.
Dördüncüsü ve en birincisi: Belâgat-ı Kur’aniyenin ulvî mertebesini ilân etmekle beraber, cezalet cihetiyle en parlağı ve istikamet cihetiyle en kısası ve vuzuh cihetiyle beşerin umumuna en eşmeli olan mi’rac-ı Kur’anîdir.” (Mesnevî, Nokta, Üçüncü Burhan).
Mesnevi ve Risale-i Nur’da Sevginin Önemi nedir?
– Mevlana Hazretlerinin sevgiyi işlemiş olduğu doğrudur. Fakat Risalelerde bu sevginin az olduğunu söylemek isabetli değildir; çünkü Bediüzzaman Hazretleri, iman dersini verirken prensip olarak Allah’ın cemal sıfatlarını nazara vermiş, merifetullahta muhabbetullahı ders vermiştir ki, sevginin başında Allah sevgisi gelir.
Risale-i Nur, yalnız kalp ayağıyla hareket etmediği için duygusal olan sevgiyle beraber, -deyim yerindeyse- aklın sevgisi olan ilmî yoldan tahkikî imanı dersi vermiştir:
“Bütün surelerin başında kendini bize Rahman ve Rahim olarak takdim eden Allah..”,
“Risale-i Nur Azîz, Rahîm, Hakîm isimlerine mazhardır..”;
“Biz muhabbet fedaileriyiz husumete vaktimiz yoktur…”
“Kat’iyyen bil ki: Hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi iman-ı billahtır. Ve insaniyetin en âlî mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billah içindeki marifetullahtır. Cinn ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en safi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir.”
“Evet bütün hakikî saadet ve hâlis sürur ve şirin nimet ve safi lezzet elbette marifetullah ve muhabbetullahtadır.” gibi ifadeler Risale-i Nur’daki sevginin boyutlarını gösteren delillerdir.”
– Bediüzzaman Hazretlerinin mesleği veraset-i nübüvvete bakan sahabe mesleğidir ki, sırr-ı akrabiyete bakar. Bu sebeple velayet nokta-i nazarından hareket eden ve sırr-ı kurbiyete bakan tasavvufî meşreplerin çok üstünde bir yeri vardır. Risalet ne kadar velayetten daha üstün ise, bu iki meslek arasında da o kadar fark olması gerekir.
Kaynak: Sorularla İslamiyet
Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin.
Bazı Merak Edilen Sorular:
KABİR AZABININ YA DA NİMETLERİNİN SEBEPLERİ NELERDİR? KABİR AZABI ÇEKMEYECEK OLANLAR KİMLERDİR?
ŞEHİTLER KABİR AZABI ÇEKER Mİ, KUL HAKLARI AFFEDİLİR Mİ, ŞEFAAT HAKLARI VAR MIDIR, CESEDLERİNİN ÇÜRÜMEDİĞİ DOĞRU MU?
AYAKTA İDRAR YAPMANIN GÜNAHI VAR MI? İNSAN ÖLDÜKTEN SONRA KABİR AZABININ AYAKTA İDRAR YAPMAKLA BAŞLAYACAĞI DOĞRU MU?
RUHUMUZ KABİRDEN SONRA HANGİ SAFHALARDAN GEÇİYOR?
BİZLER ÖLDÜKTEN SONRA, KABİR HAYATI NASIL OLACAK VE BİZLER KABİRDE NELERLE KARŞILAŞACAĞIZ?
Yorumlar (0)