Münafık olan kimsenin durumu bilinmez. Görünürde mümin, içinde kâfirdir. Bu sebeple, münafıklar diğer kâfirlerden daha zararlıdır. Bakara suresinin baş tarafında, bilinen kafirler iki ayette zikredilirken münafıklar 13 ayette zikredilmiştir.

Münafıkların bazı özellikleri ayet ve hadislerde beyan edilmiştir. Mesela bir hadiste şöyle denilmiştir:

“Münafığın alameti dörttür: Kendisine bir şey emanet edildiği zaman ona ihanet eder. Konuştuğunda yalan söyler. Söz verince sözünden döner. Düşmanlıkta haddi aşar, haksızlık yapar.” (Buhari, Îmân 24)

Münafık Dinî Terim Olarak Ne Demektir?

Bu konuda birkaç noktaya işaret etmekte fayda vardır:

a) Halk arasında kullanılan münafık kavramı ile dinde yer alan bu kavram çok farklıdır. Halk arasında münafık kavramı ikiyüzlü, yalan söyleyen veya yukarıdaki hadiste ifade edilen özelliklerden bir veya birkaçına sahip olan kimse içindir. Dindeki “münafık” kelimesinin asıl manası görünürde mümin, içinde kafir olan kimsedir.

b) Münafık kimseyi gerçek manasıyla tespit etmek güçtür. Asr-ı saadette, bunlar Allah tarafından peygamberine bildirilmiştir. O da -bir hikmete binaen- Hz. Huzeyfe’ye bunların isim listesini vermiştir. Hz. Ömer bile o listede yer alıp almadığını Huzeyfe’ye sormuştur.

Demek ki insan önce kendi nefsinden başlamalıdır. Kendini unutup başkasının kusurları ile meşgul olan, ömrünü boş yere harcamış olur.

c) Münafığı tanımadığımıza göre, onun şerrinden hiçbir zaman emin olamayız.

Bununla beraber, en önemli koruma yolu, Allah’a sığınmak, O’na tevekkül etmektir. Bu da ancak Allah’a samimi kulluk, takva, Onun emir ve yasaklarına bütün benliğiyle riayet etmekle olur. Yani Allah’a dostluk yüzünü gösterirseniz, Allah da size dost olur ve dostlarını her türlü şerlerden korur.

d) Ayrıca, tahkiki iman, samimi takva hakiki kulluğun bir meyvesi, parlak bir ferasete sahip olmaktır. “Müminin ferasetinden çekinin, çünkü o Allah’ın (kendisine verdiği iman) nuruyla görür.” (Mecmauz-zevaid, 10/268) hadisinde ifade edildiği üzere Allah’a karşı sevgi ve saygı gösteren insanlarda, kötü adamların şerlerini görebilir ve ondan nasıl korunacağını hissedebilir bir nurlu feraset oluşur.

f) İnsan kendi kalesini sağlam yaparsa dışarıdan gelen arızalara karşı koruma görevini sürdürür. Şayet aksi halde bir şekilde içeriye kötülükler sızar ve sakinlerini rahatsız eder.

Demek ki biz iman ve İslam kalelerimizi sağlam tutarsak münafıkların, insi ve cinni şeytanların şerlerinden emin olabiliriz.

Bu tedbirler fertler için olduğu kadar toplum için de geçerlidir.

Hz. Peygamber Efendimiz (asm)’in bazı sebeplerle münafıklar için ayrı bir statü belirlemediği bilinmektedir. Bu uygulama ile İslamî müsamaha ve sabrın enginliği gösterilmekte, ayrıca iman etmeleri ihtimali göz önüne alınmakta ve neticede açıkça İslam düşmanlığı yapmaları da engellenmiş olmaktaydı (bk. Elmalılı, 1/240-241).

Kaynak: Sorularla İslamiyet

Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin.

Bazı Merak Edilen Sorular:

HZ. EBUBEKİR’İN HALİFE SEÇİLMESİ NASIL OLMUŞTUR?

BİZLER, HİÇBİR ZAMAN SAHABELERİN SEVİYESİNE ULAŞAMAZ MIYIZ?

SAHABELER ARALARINDA BİR KONUYU ÇÖZEMEDİĞİ ZAMAN NE YAPARDI?

CAMİ DUVARLARINDA HALİFELERİN İSİMLERİNİN OLMASI ŞİRK DEĞİL Mİ? NEDEN PEYGAMBERİMİZ İLE BERABER YAZILILAR?

CAMİ İMKANLARI NE DERECE KULLANILABİLİR?