Kalben zikretmek caizdir ve bid’at değildir; ancak ayetteki zikir anlamı geneldir.

Zikretmek, Allah’ı anmaktır. Ayrıca Kur’ân’ın sarih emirlerin­dendir.

“Beni anın, ben de sizi anayım.” (Bakara, 2/152),

“Allah’ı çokça zikredin ki, felaha eresi­niz.” (Enfal, 8/45) ayetleri, bu konudaki pekçok ayetten sadece ikisidir.

Zikretmek Kaç Çeşittir ve Bunlar Nelerdir?

1. Lisan ile.
2. Kalb ile.

Asıl olan kalbin zikretmesidir. Dil buna sadece bir tercümandır. Yalnız dilde kalan evrad, kalbe intikal etmedikçe, zikretmek olmaz. Mesela tarlada çalışan çiftçi­nin, dairede çalışan memurun, fabrikada çalışan işçi­nin Allah’ı hatırlaması, bir zikirdir. Kur’ân-ı Kerîm böylelerini şu şekilde medheder:
“Öyle insanlar vardır ki, ne bir ticaret, ne bir alışveriş on­ları Allah’ı zikirden, namazı kılmaktan, ze­katı vermekten alıkoyamaz.”  (Nur, 24/37)

Böyleleri, “dışı sahra-yı kesrette, içi umman-ı vahdette” olan kimselerdir. Dış dünya ve bununla meşguliyet, onların gönül âlemlerini bulandırmaz. İç âlemlerinde vahdet deryasında teneffüs ederler.

Bütün tarîkatların üssü’l-esası olan zikretmek, kalbi şef­faflaştırır. Ona letafet kazandırır. O kalbi, ilham esin­tilerine duyarlı bir alıcı haline getirir.

Günümüzde Kullanılan Zikir Kavramı Hangi Anlamdadır?

Fakat çok geniş bir anlam alanına sahip olan zikretmek kavramının manası, günümüzde daraltılmış ve sadece Allah’ın adını dil ile anmakla sınırlandırılmıştır. Oysa zikir insana sevap kazandıran her türlü amelin genel adıdır. (bk. Elmalılı, I, 540-543) Çünkü zikir Allah’a itaattir.

Bütün ibadetlerin özü ve aslı, Allah Teâlâ’yı hatırlamak ve O’na itaat etmektir. Allah’a itaat ise, Kur’ân veya hadislerde yer alan bir takım güzel sözleri sadece söylemek veya tekrarlamak değil; bilakis her halükârda Allah’a kulluk şuuru içerisinde bulunmak ve tam bir teslimiyet göstermek, her hal ve şartta O’nun sürekli bizi gözetlediğini zihnimize yerleştirmektir.

Dil ve Kalp ile Zikir Nasıl Olur?

Zikir, şükür kavramında olduğu gibi hem dil, hem kalb ve hem de bedenen yani amellerle olmalıdır.

1. Dil ile zikretmek: Allah’ı isimleriyle anmak, hamd etmek, tesbih etmek, Kur’an okumak, Kur’ân’ı dinlemek ve dua etmektir. Dil ile yapılan zikir, kalbi zikre yol açmalıdır.

2. Kalb ile zikretmek: Kalbi zikir, bedenin zikrine yani ameli zikre zemin hazırlamalıdır. Ameli zikirden kastımız, Allah’ın yapmamızı istediği kulluk vazifeleri, bir başka ifadeyle ibadetlerdir. Kalb ile zikir, Allah’ı gönülden anmaktır. Bu da üç çeşittir:

     a) Allah’ın varlığına delalet eden delilleri düşünmek, O’nun isim ve sıfatlarını tefekkür etmektir. Allah’ın varlığına delalet eden deliller, başta Kur’ân ayetleri ve kâinattır. Kur’ân’da ve kâinatta yer alan ayetlerin tümünde, Yüce Yaratıcıya götüren, O’nun varlık ve birliğini haykıran, kuvvet ve kudretini gözler önüne seren sayısız alamet ve deliller mevcuttur.

     b) İlahi hükümleri yani Allah’ın emir ve yasaklarını ve kulluk görevlerimizi ve bunlarla ilgili delilleri düşünmek. Yani bir gönül ve vicdan muhasebesi yapmak gerekir. Ne ile mükellefim, neyi ne kadar yapmam gerekir? İlahi teklifler benim için ne ifade ediyor? Sorularının cevaplarına kafa yormak…

     c) Benliğimizdeki ve evrendeki varlıkları ve bunların sırlarını tefekkür ederek, her zerrenin, “yücelikler âlemi”ne ve Allah’ı gereği gibi bilmeye götüren birer ayna olduğunu görmek, idrak etmektir. Böyle bir zikirden alınacak zevkin bir göz açıp kapamak kadar olan zamanı bile cihanlar değer. İşte bu noktada insan kendinden ve âlemden geçer. (Elmalılı, I, 540-543)

3. Bedeni zikir: Vücudumuzdaki bütün organların, sorumlu oldukları vazife ile meşgul ve yasaklandıkları şeylerden de kaçınmalarıdır. (Elmalılı, I, 540-543) Bu noktada hem Allah ile ve hem de insanlarla olan muamelemizin dürüst ve samimi olması gerekir. Dolayısıyla yaptığımız her işi, ibadet şuuru içerisinde yapmalı ve aksi durumda hesaba çekileceğimiz endişesini taşımalıyız.

Sonuç olarak, “zikir” kavramı ile “zikrullah” terimi, sadece dil veya kalple Allah’ı hatırlamak veya bazı zikir ifadelerini belirli sayılarda söylemek değildir. Zikretme ibadetini bu şekilde anlamak, Kur’ân’ın “zikir” ve “zikrullah” terimlerinin anlamını oldukça daraltmak olur. Biz bu çalışmamızla bu tür zikrin olmadığını veya olmaması gerektiğini savunuyor değiliz. Gayemiz, ilmi ve dini bir hakikatin ortaya çıkmasıdır. Dil ve kalp ile yapılan zikir de zikirdir ama bu, Kur’ân’ın zikretmek olarak nitelendirdiği eylemlerin bir kısmıdır, hepsi değildir.

Hakikate ulaşmak, cüz’î veya kısmî bakış açısıyla değil, ancak bütüncül olarak bakmakla mümkündür. Binaenaleyh, namaz kılmak, namazda ve namaz dışında Kur’ân okumak, Kur’ân’da ve evrende mevcut olan ayetleri tefekkür ve tedebbür etmek, Allah’a itaat etmek; Kur’ân’ın hükümlerini öğrenmek, öğretmek, yaşamak, yaşanmasına yardımcı olmak gibi dil, kalp ve bedenle yaptığımız ibadetlerin tümü zikirdir. Kısaca her halimizde Allah’ı hatırlama ve hatırlatmaya yönelik olarak gerçekleştirdiğimiz bütün davranışlar, zikretmek kavramının anlam alanı içerisindedirler.

Kaynak: Sorularla İslamiyet

Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin. 

Bazı Merak Edilen Sorular:

KOLONYA, KREM, DEODORANT, PARFÜM GİBİ ALKOL İÇEREN ÜRÜNLERİN KULLANILMASI ABDESTİ BOZAR MI, NAMAZA ZARARI VAR MIDIR?

VANİLİN İÇİNDE ALKOL OLDUĞU SÖYLENİYOR; KULLANMAK HARAM MIDIR?

ŞARAP FABRİKASINA ÜZÜM VEYA ÜZÜM SUYUNU SATMAK CAİZ MİDİR?

HARAM VE TEMİZ OLMAYAN BİR İLACI TEDAVİDE KULLANMAK, JELATİN VE ALKOLLÜ İLAÇLA TEDAVİ HAKKINDA BİLGİ VERİR MİSİNİZ?

YANLIŞLIKLA EDİLEN LAĞV YEMİNİ İÇİN MEZHEPLERİN GÖRÜŞÜ NEDİR?