“Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi.” cümlesi Allah’ın bütün dualara cevap veren keremli ve şefkatli bir Zat olduğuna işaret ediyor. Bu husus ayette şu şekilde ifade edilmektedir:
Rabbiniz buyurdu ki: “Bana dua edin ki size karşılık vereyim. Zira Bana ibadet, yani dua etmeyi kibirlerine yediremeyenler, zelil ve rezil olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mümin, 40/60)
Bu konuda gelen hadis-i şerifler de vardır ki, Ebû Hüreyre (ra)’tan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte, Peygamberimiz (asm)’in şöyle buyurduğu nakledilmektedir:
“Acele etmediği müddetçe her birinizin duasına icâbet olunur. Ancak şöyle diyerek acele eden var: ‘Ben Rabbime dua, ettim duamı kabul etmedi.’ ”
Müslim’in diğer bir rivâyeti şöyledir:
“Kul, günah talep etmedikçe veya sıla-i rahmin kopmasını istemedikçe, duası icâbet görmeye (kabul edilmeye) devam eder.”
Yine Tirmizî’nin rivâyetinde ise şöyledir:
“Allah’a dua eden herkese Allah icâbet eder. Bu icâbet, ya dünyada peşin olur, ya da ahirete saklanır, yahut da dua ettiği miktarca günahından hafifletilmek suretiyle olur, yeter ki günah talep etmemiş veya sıla-ı rahmin kopmasını istememiş olsun, ya da acele etmemiş olsun.” (Tirmizî, Daavât 145)
Hadisten de anlaşılacağı gibi, insan günah ve haram sayılan şeyleri istemedikçe duası kabul olunuyor.
Rabbiniz buyurdu ki; yalvarın bana ki size karşılık vereyim. Hem dua, hem ibadet zikredilmiş olduğu için, ya duanın ibadet ile yahut da ibadetin dua ile tefsir edilmesi gerektiği için, tefsir bilginleri iki şekilde açıklamışlardır. Birincisi, Kur’ân’ın birçok yerlerinde olduğu üzere dua, ibadet mânâsına olarak; bana ibadet ve kulluk edin ki size sevap ve mükafat vereyim demek olur. İbnü Abbas, Dahhak ve Mücahid’den rivayet edilen bu tefsire göre “isteme” dil ile değil, bunun yanında “fiilen talep” şart edilmiş demektir. Bu şekilde şu açıklama bu mânâya uygun olur; çünkü ibadet etmekten yüz çevirenler, yani kibirlerinden bana ibadet etmek istemeyenler, muhakkak yarın hor ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir.
İkincisi, “Yalvarın bana ki size karşılık vereyim.” demek, isteyin benden vereyim size demektir ki, Süddi’den rivayet olunan ve ilk bakışta anlaşılan da budur. Fakat buna göre de ibadetin dua ile tefsir edilmesi gerekir.
Bunu böyle iki şekilli olarak ifade etmedeki incelik, ibadetin duayı, duanın da ibadeti gerektirdiğini ifade içindir; bir taraftan dua ibadetin iliği mesabesinde olduğu gibi, ibadet de duanın kabulünün şartlarındandır.
Bu dua emri çok önemli ve dikkate değerdir. Burada önce insanın cüz’î iradesinin bir ifadesi ile cebr’in reddi vardır. Gerek ibadet mânâsına olsun, gerek sadece dua, ikisinde de istemek emredilmiş ve Allah’ın karşılık vermesi için kulun istemesi şart kılınmıştır. Hem öyle şart kılınmıştır ki şartın yokluğundan, şarta bağlanan şeyin yokluğu gerekeceğinden terkine “cehenneme girecekler” diye tehdit getirilmiştir. Şu halde emir vücub içindir ki, her duanın kabul edilip edilmemesi konusuna gelince,
“Hayır ancak O’nu, çağırırsınız, O da kendisine çağırdığınız herhangi bir şeyi dilerse açar.” (En’am, 6/41) âyetinden anlaşıldığına göre, dileme ile kayıtlıdır. Yani buradan anlaşılan kazıyye-i şartıyye (şart önermesi) külliye (tümel) değil, mühmeledir.
“Güzel kelimeler ancak O’na yükselir, onu da iyi amel yükseltir.” (Fâtır, 35/10) âyetin mânâsınca bazı kabul şartları ile de şartlıdır. Onun için burada ibadet ile birlikte zikredilmiştir. Keşşaf’ta Ka’b’dan şöyle nakledilir:
“Yüce Allah bu ümmete üç özellik vermiştir ki onları geçmişte kendi katından göndermiş olduğu peygamberlerden başkasına vermemiştir. Her peygambere ‘Sen benim halk üzerine şahidimsin.’ demişti, bu ümmete de ‘İnsanlara karşı şahitler olasınız.'” (Bakara, 2/143) buyurdu.
“Peygamberin üstüne Allah’ın farz ettiği herhangi bir şeyde hiçbir vebal yoktur.” (Ahzab, 33/38) âyetinin mânâsınca “sana meşakkat yok” demişti, bu ümmete de:
“Allah sizin üzerinize bir güçlük yapmayı dilemez.” (Maide, 5/6) buyurdu. “Bana dua et, sana karşılık vereyim.” demişti. Bu ümmete de:
“Bana yalvarın ki size karşılık vereyim.” (Mümin, 40/60) buyurdu.”
“Bana yalvarın size karşılık vereyim.” şöyle demek de olur: Çağırın bana ki size cevap vereyim. Bu şöyle demek olur: Benden beni talep edin size icabet ederim, beni bulursunuz, beni bulan da her şeyi bulmuş olur. Çünkü;
“O’nun emri bir şeyi dilediği zaman ona ancak ‘Ol!..’ demesinden ibarettir. O da oluverir.” (Yâsin, 36/82) denilmiştir ki işte hiç reddolunmayan dua budur. Nitekim bazı haberlerde “Beni talep eden, beni bulur.” diye varid olmuştur. Bana ibadetten, yani bana dua ile beni talepden kibirlenenler benden uzak kalarak mahrumiyet cehenneminde zelil ve hakir olacaklardır. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, İlgili Ayetin Tefsiri)
“İstemek” Hem Dünya Hem de Cennet İçin Geçerli mi?
Dua, Allah’tan istemektir, istemek ise bitmeyecektir. Dolayısı ile dua sadece dünyaya münhasırdır, demek mümkün değildir. Cennette de insanın talepleri ve duaları olacaktır. Lakin cennetin bir farkı var ki dualar orada aynı ile ve ani olarak karşılık bulacaktır.
Kaynak: Sorularla İslamiyet
Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin.
Bazı Merak Edilen Sorular:
VİTİR NAMAZI NASIL KILINIR?
NAMAZ KILARKEN, TAKKE ALNIMIZI KAPATTIĞI HALDE SECDE ETMEMİZ NAMAZI BOZAR MI?
CEMAATLE NAMAZ KILARKEN, İMAM SESLİ OLARAK FATİHA’YA BAŞLAMIŞSA BİZ SÜBHANEKE’Yİ OKUYABİLİR MİYİZ?
KIBLE YÖNÜNÜ BİLMEYEN KİMSE, NAMAZINI NASIL KILMALIDIR?
NAMAZ KILARKEN AVRET YERİNİN AÇILMASI İLE NAMAZ BOZULUR MU?
Yorumlar (0)