“Bild der Zeit” dergisinde neşredilen “Gaddar Görülen Hayvanlar Dünyası” başlıklı yazıda, balıklar ile ilgili şu ifadeler yer almaktadır:
“Yemek ve yenilmek, hayvanlar dünyasında her gün rastlanan bir olaydır. Ve bu dünya, insana kolaylıkla ‘gaddar tabiat’ dedirtecek hadiselerle doludur. Gerçekte bizim düşüncesizce gaddarlık diye tanımladığımız şey, bütün bu hayvanlara ait davranışların bir zincirlemesidir. Bitkiler ve hayvanlar, belli bir olaya, belli bir tarzda tepki gösterecek şekilde programlanmışlardır. Tabii ki öğrenilmiş davranışlar, bunlardan farklıdır.”

“Dünyaya belirli bir programla gelen hayvan, çevresinin ona yolladığı sinyallere cevap verir. Bazen bu cevaplar, bizleri şaşırtıcı bir şekilde etkiler. Tabiatta biz insanlara böyle gaddar görünen şey, yemek ve yenilmekte, bir mana aramamaktan ileri gelmektedir.”

Deniz yıldızından mürekkep balığına, hamsiden balinaya, amipten su kaplumbağasına kadar her bir canlı, ayrı ayrı sanatlı yaratılışları, çeşitli silahları, birbirinden orijinal savunma usulleri ve farklı hayat programlarıyla, birer birer Yaratıcılarına delil oldukları gibi, hepsi birden güneş gibi parlak bir şekilde Allah’ı (cc) göstermektedir. Denizler alemindeki göz kamaştırıcı ihtişam ve organizasyonun, hadsiz bir kudret, geniş bir ilim, nihayetsiz bir hikmet sahibini bildirdiğini, akıl ve kalp gözü ile gördükten sonra, hikmetini bilmeden “büyük balığın, küçüğünü yutmasını” hayat felsefesi olarak kabul etmek mümkün değildir.

Denizlerdeki küçük balıkların da büyük balıklar kadar bulunması ve hayatlarını sürdürmesi gösterir ki; yutmak ve yutulmak başıboş bırakılmamıştır. Balıkların bir defada milyonlarca yumurta yapması, yalnızca hayatta kalmak için verilmiş bir mücadele tarzında kabul edilemez. Bu sayısız yumurta, nesillerinin devamını sağlamanın yanı sıra, diğer canlılara gıda olarak bir yardım şeklinde programlanmıştır. Milyonlarca yumurtayı yumurtlayan balıklar, yumurtaların sanatkârı olamayacağı, sadece yaratılış programına uymak suretiyle yumurtlayabileceği gibi, denizlerdeki besin piramidi programı da kendiliğinden veya tesadüfen olamaz.

Her bir balığın fire vermeden milyonlarca balığı dünyaya getirmesi ve onların da yutulmadan hayatlarını sürdürmeleri halinde, denizlerin kısa bir zaman sonra taşarak bütün karaları istila edeceğini veya balıkla dolarak kokuşacağını düşünecek olursak, yutulmanın bir mücadele “değil”, bir program gereği olduğunu görebiliriz.

Senede bir veya iki kere kuluçkaya yatan, bunun için de ortalama otuz yumurtaya ihtiyacı olan tavuğun, neredeyse bütün sene boyunca yumurta yapmasını, ne ile izah edeceğiz?

Etrafımızı saran ve hayatın bir yardımlaşma olduğunu gösteren bunca gerçeğe rağmen, binde bir oranındaki mücadeleye, yutma ve yutulmaya bakıp, hayatın mücadeleden ibaret olduğunu söylemek mümkün mü?

Kaynak: Sorularla İslamiyet

Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin.

Bazı Merak Edilen Sorular:

MÜTEDEYYİN/DİNDAR BİR DOKTOR, ANNE KARNINDAKİ ÇOCUĞUN SAKAT OLARAK DOĞACAĞINI SÖYLERSE, KÜRTAJ İLE ÇOCUĞU ALDIRMAK CAİZ MİDİR?

ORUÇLUYKEN, İHTİYAÇTAN DEĞİL DE KEYFİ OLARAK BANYO YAPMAK (YIKANMAK) ORUCU BOZAR MI, MEKRUH MU?

BİR MÜSLÜMAN MARS’A GİDERSE NAMAZ, ORUÇ, VE HAC NE OLACAK?

TORPİL YAPARAK İŞE GİRENİN KAZANCI HARAM MIDIR?

KATILIM (FİNANS) BANKALARINDAN ” KAR PAYI ” FAKTÖRÜNDE YARARLANMAK İSTİYORUM. BU CAİZ MİDİR? BU KONUDA FETVA VERİLMİŞ MİDİR?