Fetişizm, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre normal olmayan ve sonuçta kişiye zarar verecek olan bir cinsel dürtüdür. Çünkü fetişizm, cinsel arzuları uygun olmayan nesnelere aktarma çabasıdır, yani çok masum bir dürtü değil.

Arzular uygun olmayan nesnelere yönelik olunca; kişi fetiş nesnelerden kısa vadede aşırı derecede haz almış olsa bile, uzun vadede hem kendi psikolojisini yıpratacak hem de aile saadetini sarsacaktır. Çünkü bu dürtü; huzurlu bir evliliğin, sadık ve mutlu bir eş olmanın, sağlıklı ve doyurucu bir cinsel hayat yaşamanın yapısına aykırıdır.

Oysaki insana dünya ve ahiret saadetini sağlayan şey; kendisine verilen duyguları ve cihazları yaratılış amacına uygun olacak şekilde kullanmak ve yaşamaktır.

Cinsel arzularla yaşanan mutluluk da buna dahildir. Çünkü cinsellik tek taraflı bir olay değil, çift tarafın da cinsiyet yapısına ve psikolojisine uygun yaşanan bir duygudur.

Bunun yanında cinselliğin kişiye mutluluk ve huzur vermesi, ancak aşırılıklardan kaçınmakla, meşru dairede ve karşılıklı rıza dahilinde yaşamakla mümkündür.

Ayrıca mutlu bir cinsellik; çiftlerin, bir diğerini kabul etmesi, ilgisini bir bütün olarak onun şahsına yöneltmesi ile mümkündür. Çünkü evli çiftlerin cinsel hayatlarında kadını en çok mutlu eden şeylerin başında; kocası tarafından bizzat arzulandığını, şahsının bir bütün olarak istenildiğini hissetmesidir.

Oysa fetişizm de cinsel uyarılmaya yol açan şey, doğrudan eşin kendisi değil, vücudunun doğrudan cinsellikle alakalı olmayan tek bir bölümüdür. Örneğin ayaklar gibi. Elbette her insan eşinin vücudunun herhangi bir bölümünden hoşlanabilir, bunlardan etkilenebilir. Fakat fetişlerde durum böyle değildir. Onlar eşin ayağı veya ayakkabısı gibi fetiş nesneler olmadan hiçbir cinsel uyarılma hissetmezler. Bu durumda kişi, bizzat eşinden değil de sadece onun ayaklarından, topuklu ayakkabılarından, eldiveninden haz alıyor olacak. Böylelikle de eşini bir anlamda cinsel meta, nesne seviyesine indirmiş olacaktır. Veya en azından karşıdaki kişi kendini öyle hissedecek ve haklı olarak rahatsız olacaktır.

Ayrıca kişinin sadece ayakları ve ayakkabıları cinsel obje olursa, bu sadakatsizliğe ve eş olmadan da farklı yollarla cinsel açıdan rahatlamaya yol açabileceği için karşı tarafı mutsuz edecek, evlilik bağını zayıflatacaktır. Çünkü ayakkabı da ayak da eşin ayırıcı vasfı değil. Haklı olarak diğer eş, “Beni değil de kadın ayakkabısını veya kadın ayaklarını seviyor.” diye düşünecektir.

Bunların dışında yine daimi ve tatmin edici bir cinsel hayat için diğer eşin de rızası olması gerekir. Rızasız yaşanan hiçbir birliktelik kişiyi tatmin de etmez, mutlu da etmez. Bundan dolayıdır ki, eşler birbirinin cinsel ihtiyaçlarını karşılamakla mükellef olsalar da hukuki olarak, vicdani olarak veya dini olarak bir diğerinin fetişizm gibi normal olmayan cinsel fantezilerini karşılamakla mükellef değil.

Görüldüğü gibi, eşinizden fetiş fantezilerinizi tatmin etmesini beklemeniz hiçbir açıdan doğru değil.

Ancak erkek, mahrem hayatına biraz daha heyecan katmak için zaman zaman eşinin cinsiyet kimliğine uygun elbise veya topuklu ayakkabı giymesini isteyebilir. Hatta eşler karşılıklı olarak birbirlerine nelerden hoşlandıklarını söyleyip ona göre giyinmelerini veya davranmalarını isteyebilirler. Ancak bu sadece küçük bir heyecan artırmaya yönelik olmalıdır; yoksa, istenilen şey eşin yerine, onunla birlikte olma yerine geçmemeli. Çünkü cinsel heyecan veren şey öncelikle eşin bizzat kendisi ve varlığı olmalıdır.

Veya insan eşinin bedeninin her parçasından hoşlanabilir, ancak sadece cinsel olmayan bir parçası ile ilgileniyorsa, ona aşırı bir değer atfediyor ve tüm cinsel heyecanını bundan sağlıyorsa, bu karşı tarafı rahatsız edeceği için evlilik yürümez.

Sizde var olan duygular eğer sadece bu aşamada ise, bunda sorun yoktur. Bunu eşinizle, uygun bir şekilde konuşabilirsiniz. Mesela, kendisini çok beğendiğinizi, takdir ettiğinizi, kendisinden çok hoşlandığınızı vb. söyledikten sonra; zaman zaman da ayaklarını beğendiğinizi ve şöyle bir cinsel fantezinizin olduğunu söyleyip rızasını sorabilirsiniz.  

İnsan, en mükemmel şekilde donatılarak dünyaya gönderilen bir canlıdır. Fıtratında var olan yüksek cihazları, yaratanın gösterdiği doğrultuda kullandığı sürece kendisini geliştirir. Ayrıca hem dünya hayatında mesut ve bahtiyar olur hem de Allah’ın rızasını en iyi şekilde kazanmış olur.  

İnsanın saadeti ve kemali; sadece eğitim ve öğretim yoluyla değildir, ayrıca çeşitli şekillerde önüne konan imtihanları da yaratılış amacına uygun şekilde kazanması ile mümkündür.

Bu imtihanlar bazen çok zor olsa da mutlak adil olan Yaratıcı hiçbir kimseye çekemeyeceği bir şey yüklemediği için başarmak imkansız değil. Onun için kişinin karşılaştığı sıkıntı ne kadar büyük olursa olsun, mutlaka sabır, dua ve Allah’ın rahmet ve merhametine sığınmak suretiyle buna dayanabilir ve huzurlu bir hayat sürebilir.

Kaynak: Sorularla İslamiyet

Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin.

Bazı Merak Edilen Sorular:

KISA ŞORT GİYEN FUTBOLCULARI İZLEMEK GÜNAH MI?

CİNSELLİK BİR İMTİHAN MIDIR, NİMET MİDİR?

CİNSİYETİ DEĞİŞTİRMEK HELAL MİDİR?

CİNSELLİK KONUSUNDA DİNİMİZİN HERHANGİ BİR ÖNERİSİ VAR MIDIR?

EŞCİNSELLİK NEDEN YASAK?