Bu meselenin birtakım istisnaları vardır. Bazı şartlarda hadîs-i şeriflerde de müsaade edildiği “azl”e, bugünkü tabirle doğum kontrolü meselesine ruhsat verilmektedir.
Ceninin oluşmaması için, anaya zarar vermeden herhangi bir metoda baş vurmak caizdir. Yeterki kökten döllenmeye son verecek bir metoda başvurulmasın.
Cenin oluşmuş ise durum değişir. Gazali ve birçok Maliki âlimlerine göre, ciddi bir mazeret olmadan ceninin ilk günlerinde de olsa kürtaj yapmak haramdır.
Bazı İslâm hukukçularına göre de cenin üzerine kırk gün geçmeden evvel kürtaj yapılabilir. Çünkü hadis rivayetlerine göre kırk, kırk iki veya kırk beş gün sonra cenine ruhun üfleniyor. (Müslim, Kader, 1, No: 2644; Müsned, IV/7, III/397)
Buna göre, hamile kalındıktan sonra kırk gün geçerse, o artık ruh sahibi bir varlık olduğundan müdahale etmek caiz değildir. (bk. Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar, ıı/326)
Bu müddeti geçtikten sonra kürtaj yaptırmak caiz değildir. Çünkü cenin bir insan hükmündedir. Bu hâle gelmiş olan bir cenini düşürmek, canlı bir insanı öldürmekle aynıdır.
Bu hükümlere göre birleşme olduktan sonra doğum kontrolü için hap kullanıp birleşme gerçekleşmiş olan yumurtaların hayatına son vermek uygun değildir. Ruh üflenmediği için de bir insan öldürmek gibi değildir. Ancak; “Gazali ve birçok Maliki âlimlerine göre ciddi bir mazeret olmadan ceninin ilk günlerinde de olsa kürtaj yapmak haramdır” hükmüne göre, ertesi gün hapının kullanılması uygun olmaz.
Hamile Kalmamak için Kordon (Tüpleri) Bağlatmak Caiz midir?
Gerek erkeğin ve gerekse kadının tüplerinin bağlanması yolu ile bir daha çocuk yapma kabiliyetinden mahrum kalmaları hem dinen, hem tıbben sakıncalı bir metottur. Birçok yan tesiri vardır. Geçici kısırlaştırma ise kısmen benimsenebilir. Bazen anne adayının sağlığını ciddi şekilde tehlikeye sokan hâllerde kısırlaştırma yapılabilmektedir.
Meselâ, üçüncü sezaryen ameliyatlarından sonra bir yenisi anne için riskler taşıyorsa, batın yavrunun çıkarılması için hazır açılmışken tüpler bağlanarak kısırlaştırma yapılabilmektedir. (İnsan ve Cinsi Hayat, s. 100)
Görüldüğü üzere, bu uygulama hem geçici, hem de herkes için her zaman değildir. Yani ancak zaruret halinde başvurulabilecek bir çaredir. Bu çeşit meselelerde tıp müsaade etmiyorsa, dinde müsaade etmez. Çünkü dinin esaslarından birisi de neslin ve canın muhafazasıdır.
Sonuç olarak, böyle bir zaruretle karşılaşınca tek doktorun kararından ziyade, tıbbî bir kurulun kararına itimat edilmelidir.
Kaynak: Sorularla İslamiyet
Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin.
Bazı Merak Edilen Sorular:
RUKYE (KUR’AN İLE TEDAVİ) HAKKINDA BİLGİ VERİR MİSİNİZ? ÇOCUĞUN AHLAKLI OLMASI İÇİN KUR’AN-I KERİM OKUMAK…
KARABASAN HAKKINDA BİLGİ VERİR MİSİNİZ; BÖYLE BİR ŞEY VAR MI, NASIL KORUNURUZ?
TRAFİK KAZASINDA BİRİNİN ÖLÜMÜNE SEBEP OLSAK NE YAPMALIYIZ?
CEHENNEMDE BÜYÜK BİR BÖLÜMÜ KADINLARIN VE ZENGİNLERİN DOLDURMASI İLE İLGİLİ HADİSLERİ AÇIKLAR MISINIZ?
MÜMİNLERİN ÖLÜMÜ NASILDIR, ACI ÇEKERLER Mİ; KÂFİRLERİN ÖLÜMÜNDEN FARKI NEDİR?
Yorumlar (0)