Kişinin eşi ile ilişkilerinin boyutunu, sorunun ne olduğunu veya neden ailesinin yanına gittiğini, kendisinin mi onu götürdüğünü yoksa onun eşinin rızası olmadan mı gittiğini bilmeden kesin bir  tavsiyede bulunmak imkansızdır. 

Bundan dolayı vereceğimiz tavsiyelerin kişiye yardımcı olabilmesi için, öncelikle bu soruların ve dile getirilmeyen diğer konuların açıklığa kavuşmasıyla mümkün olacaktır.

Ancak ihtimaller üzerinden giderek kişiye bazı tavsiyelerde bulunabiliriz.

Bundan önce ise, kişinin içinde bulunduğu durumu anlaması ve gerçeklerle yüzleşmesi gerekir.

Evlilik hayatı insanın dünya ve ahiret saadetine en uygun yaşayış biçimidir; çünkü insanın başta ebedi hayatını kazanmasının, salih evlatlar yetiştirmesinin ve dünya hayatında biyolojik, psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamasının en güzel yolu kalbine mukabil bir kalble evlenmesinden geçer.

Ancak nikah akdiyle uzun bir yolculuğa çıkan kadın ve erkeğin her zaman anlaşması ve kesintisiz mutlu olması zordur. Başta kadın ve erkeğin fıtratlarının farklı olmasından dolayı birbirini tam anlayamaması, yanlış anlaması; Hz. Âdem (as)’den günümüze kadar kadın-erkek arasında yaşanan kıskançlık sorunu, sevilme, beğenilme ihtiyaçlarının giderilmemesi, hak ve hukuka riayet edilmemesi, aileler konusunda çiftlerin bir mutabakata varmaması, karşılıklı saygı ve merhametin yok olması gibi nedenler evlilik hayatında sıkıntılara yol açabiliyor.

Birçok peygamber hanımıyla imtihan edilmiş. Bizzat Peygamber Efendimiz (asm)’in zaman zaman hanımlarıyla yaşadığı ciddi sıkıntılar olmuş. Demek ki bunlar bir taraftan evlilik hayatının normalleri iken, diğer taraftan da evliliğin ahiret imtihanına vesile olan tarafıdır. Yani bunlar sadece size veya diğer sorunlu evliliklere özgü sıkıntılar değil, hayatın ve evliliğin olağan gerçekleridir.

Dolayısıyla Allah adına ve şahitlerin huzurunda ebedi yol arkadaşlığına söz verdikten sonra aldatma, şiddet gibi insan onuruna aykırı davranışlar yoksa veya erkeğin yüklenmek zorunda olduğu geçim konusunda da bir sıkıntı yoksa, en hayırlısı sabırla ve güzel muamele ile evlilik hayatını yürütmektir.

Genelde evli çiftler, evliliğin ilk yıllarında beklentileri karşılanmadığı için veya karşı tarafın kendilerine göre hatalı, eksik veya yanlış davranışları nedeniyle her konuda sitem etmeye ve yakınmaya başlarlar. Yakınma zaman içinde eleştiriye, eleştiri de saygı sınırını aşmaya kadar gider. Bu durumda kişiler, karşı tarafın içindeki tüm kötülükleri ortaya çıkaracak şekilde saldırıya geçerler. Nefis ve şeytanın da yardımıyla insanlar, istemedikleri halde hiç söylenmeyecek sözleri sarf eder; yapmamaları gereken, normalde kendilerine asla yakışmayan davranışlarda bulunurlar.

Artık bu aşamada son kozlar oynanır. Bunların başında ise, eşe ceza vermek gelir. Kişi sevgisini, ilgisini ve sohbet/muhabbetini keserek, yatağını ayırarak, çocuğu ve ailesiyle ilgilenmeyerek veya çekip giderek ceza vermek ister.

Ceza verme aşaması da hâlâ ümidin var olduğu anlamına gelir. Gerçi ceza, evlilikte asla tavsiye edilen bir davranış değil. Çünkü karşı tarafın daha fazla öfkelenmesine, olayı onur ve gurur meselesi haline getirip inat etmesine neden olur. Ancak yine, ceza karşı tarafı yola getirmek, ıslah etmek, vazgeçirmek düşüncesiyle yapıldığı için de bir anlamda evliliği sürdürme arzusu yatar.

Bu kişi de büyük bir ihtimalle bu aşamada. Yani ya sabır eşiği düştüğü için çekip gitmiş ya da eşine “ceza olsun” diye evi terk edip ailenisinin yanına gitmiştir.

Her iki durumda da evi terk eden kişi o olduğunuz için, kocanın gururu kırılmıştır. Bu durumda hemen hiçbir şey olmamış gibi gelip eşini götürmesi beklenemez. Muhtemelen o da eşine ceza kesmek için bir süre ilgisiz davranacaktır.

Kişi, eşinin bu davranışını haklı göremese de durumu anlaması gerekir. Çünkü bu durum, gururu kırılmış bir erkeğin yapması gereken en iyi davranış olmasa da beklenilen bir davranıştır. Ayrıca psikolojik olarak da erkeği rahatlatan bir durumdur. Çünkü kişinin evi terk etme davranışına başka bir ceza kesmektense, bir süre size ilgisiz kalmak suretiyle hafifini tercih ettiği anlaşılıyor.

Diğer taraftan bu durumda cezalar dengelendiği için her iki tarafın da gururu kurtarılmış olabilir. Aksi halde eşin eve dönüşü kişi için daha sancılı olur, gittikten sonra ceza evde devam edebilir.

Kocası, gelip eşini götürme konusunda isteksiz davrandığına göre, bir süre dinlenmek istiyor da olabilir. Bu da iki açıdan haklı bir gerekçedir.

Birincisi ve en önemlisi erkekler bir sorun yaşadıkları zaman, hanımlar gibi konuşup dertleşmek yerine içlerine kapanır. Sorun yaşadıkları kişiden uzak dururlar. İç dünyalarında sorunla başa çıktıktan sonra tekrar normal hayata dönerler. Bu süre kişiden kişiye göre değişir.

İkinci olarak, terk edip gitme aşamasına gelmiş ciddi bir evlilik, sorundan sonra tekrar bir araya gelmek, sorunun çözümüne uzun vaade de katkı sunmaz. Kısa bir zaman sonra aynı hikaye başka bir biçimde devam edebilir. Onun için tarafların sakince düşünmeye ihtiyaçları var. Kocanız da siz de gelinen durum üzerine düşünmeniz için olaydan biraz uzaklaşmanız gerekir. Onun için eşinize ve kendinize biraz zaman tanımanız faydalı olabilir.

Ancak bu süre içinde kendi anne-babanız başta olmak üzere hiçbir kimseye kocanızın aleyhinde konuşmayın, onu eleştirmeyin. Hatta mümkünse eşinize haber götürecek kişilere onun gerçekten olumlu yanlarını anlatın. Mesela “evet, kocamla bazı sorunlarımız var, ama elhamdülillah beş vakit namazını kılar veya evinin maddi ihtiyaçlarını sağlar veya bana sadıktır” gibi…

Bu süreçte yaşananlar konusunda herkes sadece kendi sorumluluğuna düşen konusunda kendisini dinlemesi yeterlidir.

Kendinizi eleştirip, benlik saygınıza zarar vermeden sadece hatalarınız üzerine yoğunlaşın. Değiştirmenizi istediğiniz davranışlarınızı yazarak onlar üzerinde çalışın. Ayrıca sık sık kocanızın iyi yönlerini düşünerek ona olan sevginizi pekiştirmeye çalışın.

İki-üç hafta sonra eşinizin size yakınlaşmaya çalıştığını göreceksiniz. Bu durumda da gurur meselesi yapmadan, “Burnu yere sürtüldü de geldi.” anlamına gelecek söz ve davranışlardan uzak durun. Gerekirse kendi payınıza düşen hatalardan dolayı da açıkça özür dileyin. Ona olan sevginizi tekrar dile getirin.

Tüm bunlara rağmen kocanız gelip sizi götürmediyse iki seçeneğiniz var:

Ya gelinceye kadar beklemek. Bu durumda da araya kalbi soğukluk girebilir.

Ya da mutluluğu tercih edip, bir aile büyüğünüzle birlikte sizin gitmenizdir.  Kendinize şunu sorun “Gururumu korumak mı, mutlu olmak mı istiyorum?” Kalbiniz, aklınız ne diyorsa onu yapın.

Unutmayın ki, bizim tavsiyelerimiz tamamen ihtimaller üzerinedir. Size, içinde bulunduğunuz durumla ilgili tahminlerde bulunarak, psikolojik nedenlerini anlatmaya ve muhtemel nedenlerine göre de çözüm önerileri sunmaya çalıştık. Size hangisi uygun geliyorsa onu almanızı tavsiye ederiz…

Kaynak: Sorularla İslamiyet

Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin.

Bazı Merak Edilen Sorular:

CENNET HAYATINDA EŞİMİ BAŞKASI İLE PAYLAŞMAK ZORUNDA MIYIM? BU DURUM ADALETSİZLİK OLMUŞ OLMAZ MI?

PEYGAMBERLER, ŞEHİTLER, YENİ DOĞAN ÇOCUKLAR CENNETTEDİR.. HADİSİ SAHİH Mİ?

CENNETTE İNSANIN GÜZELLİĞİ NASIL OLACAK?

CENNETTE DÜNYAYI SEYRETMEK SERBEST Mİ?

MAHŞERDE AMELLER TARTILDIĞI ZAMAN, SEVAPLAR GÜNAHLARDAN FAZLA GELDİĞİNDE DOĞRUDAN CENNETE Mİ GİRİLİR?