a) İnsanların bakış açısı, “İslam parlaklığını ne zaman gösterecek?” sorusunu farklı algılamaya sebep olabilir.
On beş asırlık bir İslam tarihinin yalnız kötü taraflarını düşünenler için, oldukça karamsar bir tablo söz konusu olur.
Bunun aksine her tarafı güllük gülistanlık görenler için de mübalağalı bir iyimserlik hâkim olur. Bir denge dini olan İslam’ı, dengesiz değerlendirmeler, onu olması gereken yörüngesinden saptırır ve bir mümini bile “Acaba!..”larla şaşkına çevirebilir.
“Acaba! Neden İslam, gereken hükmünü icra etmemiş veya edememiş?” türü tasavvurlar, hakikat yolunun dışındaki tahayyüllerdir.
b) Din imtihanı, (inkârcılar bir yana) iman eden kimseler üzerinden devam etmektedir. Bu sebeple, İslam tarihinin sahnelerinde müminlerin imtihanlarının sonuçlarını görmek gerekir.
“İnsan yalnız ‘İman ettik.’ demekle; hiç imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun ki biz, onlardan öncekileri imtihan ettik. Elbette Allah (imtihan ederek), imanlarında samimi olan dürüst kimseleri de (o anda meydana gelen fiillere taalluk eden ilmiyle) bilecek/görecek, samimi olmayan yalancıları da bilecektir/görecektir.” (Ankebut, 29/2-3) mealindeki ayetler de bu imtihanın çok çetin olduğunu göstermektedir. Demek ki, tarihi İslam’ın gücü bakımından değil, insanların imtihanları açısından değerlendirmek daha isabetli olur.
c) İslam dini, tarih sahnesine çıktığı günden itibaren gittikçe yükselmeye başlamış ve on üç asır boyunca, dünyanın nüfus bakımından beşte birine, yüz ölçüm bakımından yarısına hâkim olmuştur. Diğer dinlerle kıyaslandığı zaman, özellikle insanın nefsine ağır gelen pek çok ibadetleri yerine getirmeyi ve yasaklardan sakınmayı vazife telakki etmiş bir ümmet olarak, bu kulluk görevlerini eda etmişlerdir. Bu asla küçümsenmeyecek bir üstünlüktür.
d) İslam dininin üstünlüğü; emir ve yasakların yanında ortaya koyduğu güzel ahlakla ölçülür. Bu sebeple, İŞİD ve benzeri örgütlerin gayri ahlaki tavırlarını İslam kabul etmek ve güya bununla Müslümanların üstünlüğünü algılamak, son derece yanlıştır. İslam dininin, bu gibi gayri ahlaki davranışlarla, masum insanları ve hatta müminleri öldürmekle terör estiren şebekelerle hakimiyetini sürdürmeye ihtiyacı yoktur. İslam’ın insanlığın zirvesinde olan o güzel imajını zedeleyen tutum ve davranışlar İslam’a hizmet değildir.
e) “Dinini bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak bir din ile gönderen O’dur. Şahit olarak Allah yeter.” (Fetih, 48/28) mealindeki ayet ve benzerlerinde ifade edilen “İslam’ın üstünlüğü”, tarihte tahakkuk etmiştir. İfade ettiğimiz gibi; dünyanın yüz ölçüm bakımında yarısını hâkimiyeti altına alan İslam dininin bu üstünlüğü, tarih tarafından tescil edilmiştir.
f) Çok az farkla benzer ifadelerle rivayet edilen, “Her zaman, ümmetimden bir cemaat, Kur’an’ın çizdiği hak yolda sabit-kadem olup, kıyamete kadar muarızlarına karşı galibane manevi cihad edecekler.” (Buhari, İtisam, 10; Müslim, İman, 347, İmare, 170; Ebu Davut, Fiten,1; Tirmizi, Fiten 37,51; İbn Mace, Mukaddime, 1) manasına gelen hadis-i şerifin verdiği bu gaybi haber tarih tarafından tasdik edilmiştir. Bu hadisten de anlaşılıyor ki, İslam’ın ön gördüğü “üstünlük” daha çok keyfiyetle alakalıdır. Sayısal yönü de önemli olmakla beraber, asıl önemli olan kemiyet değil, keyfiyettir.
g) Bununla beraber, bu ahir zaman dönemi çok harikalara gebedir. Bunlardan biri de şu anda, bedbaht insanlar yüzünden “yerlerde çamura bulanmış bir elmas olan İslam’ın hakikatlerinin yeniden kendine layık bir konuma gelmek üzere olduğu” gerçeğidir.
İnsanlık iki-üç asırdır cehalet ve gabavetinden ötürü: Daima mücella bir cam parçasına tercih edilmesi gereken “İslamî hakikatler elması”nı yeniden keşfetmeye başlamıştır. Demek ki “İslam’ın üstünlük” hakkı bir kez daha ve belki daha şaşaalı bir surette yeniden arz-ı didar edecektir.
Bugünkü cahil inkârcıların, bedbaht muarızların çırpınışları, yenilgilerini hızlandırmaktan, İslam dininin parlaklığını ortaya çıkarmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Çünkü; “Takdir-i Hudâ, kuvvet-i bâzu ile dönmez
Bir şem’a ki, Mevlâ yaka, üflemekle sönmez.” (bk. Mektubat, s. 72).
Kaynak: Sorularla İslamiyet
Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin.
Bazı Merak Edilen Sorular:
İSLAM’DA “DİNDE SORGULAMA YOKTUR.” DİYE BİR KAİDE VAR MI?
HRİSTİYANLIK VE YAHUDİLİK BUGÜN HAK DİNLER MİDİR?
İSLAM’IN HAK BİR DİN OLDUĞUNA DAİR, KUR’AN DIŞINDA DELİL GÖSTERİR MİSİNİZ?
ALLAH, NEDEN GÜNAHKÂR İNSANLARA BU DÜNYADA MAL MÜLK VERİYOR; HEDEFLERİNE ULAŞTIRIYOR?
ALLAH BU DÜNYAYI NEDEN ADALET ÜZERİNE YARATMADI, TAM TERSİ SAVAŞ VE ADALETSİZLİK ÜZERİNE YARATTI?
Yorumlar (0)