“Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, emin görüldüğü zaman/kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder, söz verdiğinde ise sözünden cayar.” (Buharî, İman, 24).
Sözden caymanın münafıklık alameti sayılması, söz verirken kişinin içinde verdiği sözün tersine bir niyet taşıması durumuna bağlıdır. Yoksa, bir kimse söz verirken, sözünü yerine getirmekte gönülden samimi olduğu takdirde, daha sonra herhangi bir sebepten ötürü bu sözünü yerine getirmezse münafık sayılmaz. Gazalî de İhya adlı eserinde bu görüşü benimsemiştir.
Taberanî’de geçen uzunca bir hadis rivayetinde yer alan “Söz verirken, içinden bu sözünden cayacağını düşünürse.. münafık olur” anlamına gelen ifadesi de bu tespiti desteklemektedir (bk. İbn Hacer, ilgili hadisin şerhi).
İbn Hacer’in Ebu Davud ve Tirmizî’nin İbn Erkam’dan naklen rivayet ettiğini bildirdiği “Bir kimse, yerine getirmek niyetiyle verdiği sözü tutamazsa günahkâr olmaz.” mealindeki hadis için (bk. Ebu Davud, Edeb, 82; Tirmizî, İman,14 -Tirmizî bu hadisin garip, zayıf olduğunu belirtmiştir).
Aliyyu’l-Karî’ye göre, bu hadisin ifadesinden şunu anlamak gerekir: “Bir kimse, yerine getirmek niyetiyle verdiği sözünü bir mazeretten ötürü yerine getiremezse günahkâr olmaz. Şayet kişi, baştan itibaren yerine getirmemek niyetiyle verdiği sözünü bir mazeretten ötürü bile olsa yerine getiremezse yine günahkâr olur. Hadiste, bir kimse, yerine getirmek niyetiyle verdiği sözünü mazeretsiz olarak yerine getirememesi durumunda günahkâr olmayacağına dair açık bir bilgi yoktur. Bu sebeple, bu hadise dayanarak verilen sözü yerine getirmenin vacip olmadığı hükmünü çıkaramayız.” (Avnu’l-Mabud, ilgili hadisin şerhi).
İmama Nevevî’nin bildirdiğine göre, Bir kimsenin başka bir kimseye verdiği sözünü –haram olmadığı sürece- yerine getirmesinin en uygun olacağı hususunda alimlerin ittifakı vardır. Ancak, verilen sözü yerine getirmenin vacip veya mustahap olduğu hususunda alimlerin farklı görüşleri vardır.
İmam Şafii ve İmam Azam’ın da içinde bulunduğu alimlerin büyük çoğunluğuna göre bu sünnettir/müstehaptır. Bu alimlere göre, mazeretsiz olarak yerine getirmeyen kimse şiddetli bir mekruhu işlemiş olur. Sözünden caydığından ötürü günahkâr olmazsa da, söz verdiği kimseye eziyet etme niyetinde olduğu takdirde günahkâr olur. Bu alimlerin dayanağı Hz. Peygamber (a.s.m)’in bir şey söz verdiği zaman, “ümit ediyorum” veya “inşallah” dediğine dair rivayetlerdir. Buna göre, eğer kişi, “inşallah“ demeyip kesin olarak verdiği sözünden, mazeretsiz olarak cayması halinde günahkâr olur. Eğer söz verdiği anda, bundan cayacağını kastederse zaten münafık sıfatına sahip olur. Diğer bir grup alimlere göre ise, verilen sözü yerine getirmek vaciptir, mazeretsiz olarak sözünü yerine getirmeyen kimse günahkâr olur (bk. Tuhfetu’l-ahvezî, ilgili hadisin şerhi).
Kaynak: Sorularla İslamiyet
Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin.
Bazı Merak Edilen Sorular:
MİSAK, YANİ KÂLÛ BELÂDAKİ “ANLAŞMA” NE DEMEKTİR? RUHLAR ÂLEMİNDEYKEN ALLAH’A VERDİĞİMİZ SÖZÜ, NİÇİN HATIRLAMIYORUZ? BU SÖZÜ HATIRLAMAYIŞIMIZ, BİZİ SORUMLULUKTAN KURTARIR MI?
EVLENECEĞİNİZ KİŞİ ZİNA ETTİN Mİ? DİYE SORARSA YALAN SÖYLENEBİLİR Mİ?
İSLAM’DA “DİNDE SORGULAMA YOKTUR.” DİYE BİR KAİDE VAR MI?
ŞANS OYUNLARI `NIN DİNİMİZDEKİ YERİ NEDİR? HELAL MI YOKSA HARAM MIDIR?
AİLE İÇİ HUZURSUZLUK VE GEÇİMSİZLİĞİN ÇÖZÜMÜ İÇİN, KARI VE KOCAYA DÜŞEN YÜKÜMLÜLÜKLER NELERDİR?
Yorumlar (0)