Sekine hakkında Bediüzzaman Hazretleri ilgili Lem’a’nın ön sözünde: “Risale-i Nur şakirtlerine işaret eden Hazret-i Ali’nin (r.a.) bir keramet-i gaybiyesidir.” Gizli kalmış gaybî mühim bir mucize-i Ahmediyeyi (a.s.m.) beyan eder.” diyerek, konunun öncelikle Efendimiz (asm)’in bir mucizesi ve “Ben ilmin şehriyim. Ali ise, onun kapısıdır.” işaretine mazhar Hz. Ali (k.v)’nin bir kerameti olarak takdim etmektedir.
Soruda sorulan metin şu şekildedir:
“Sonra Hazret-i Cebrâil’in, Âlâ Nebiyyina (a.s.m.) huzur-u Nebevî’de getirip Hz. Ali’ye (r.a.) Sekine nâmıyla bir sayfada yazılı İsm-i Âzam, Hz. Ali’nin (r.a.) kucağına düşmüş. Hz. Ali diyor: ‘Ben Cebrail’in şahsını yalnız alâimü’s-sema suretinde gördüm. Sesini işittim, sayfayı aldım, bu isimleri içinde buldum.’ diyerek …”
Görüldüğü üzere, Hz. Ali’ye (r.a.) inen bir Sekine’den bahis vardır, yoksa -hâşâ- Peygamberâne bir vahiyden değil!
İtirâz edilen husus, ifâdede geçen Sekine nâmıyla bir sayfa ise, sayfadan murad ilahi bir ilhamvâri mesajdır, yoksa Efendimiz (asm)’e inen vahiy sayfaları ile karıştırılmamalıdır. Şâyet itiraz Hz. Cebrâil’i (a.s.) görmüş olma keyfiyeti ise, başta Hz. Aişe, Hazret-i Ömer, İbni Abbas, Üsâme bin Zeyd, Ümmü Seleme, Sad İbni Ebî Vakkas gibi pek çok sahâbe Hz. Cebrâil’i (a.s.) Dıhye veya bir süvari veya başka keyfiyette gördüklerini ilân etmektedirler.
Şayet itiraz “sayfanın kucağına düşme” keyfiyeti ise, İmamı Gazali bu hususu veciz bir şekilde açıklamıştır: “Onlar vahiyle Peygamber’e (a.s.m.) nâzil olduğu vakit, İmam-ı Ali’ye (r.a.) emretti; “Yaz.” O da yazdı, sonra nazmetti.”
Konuyu özetlemek gerekirse; Hz. Cebrail (a.s.) Peygamberimiz’in (asm) huzuruna geldiği vakit, altı İsm-i Azam’lı münâcat duasını, murad-ı ilâhi gereği, İlim Şehrinin Anahtarı Hz. Ali’ye (r.a.) nazmetmesi için getirmiş, Efendimiz’de (asm) Hz. Ali’ye Sekineyi bir Kaside şeklinde düzenlemesi için bildirmiştir. Murad-ı İlâhi, nazmetme işlevini Hz.Ali’nin yapması istediğinden, Bediüzzaman Hazretleri Hz. Ali’ nin (r.a.) kucağına düşmüş şeklinde belirtmektedir.
Netice olarak; Hz. Ali’nin (r.a.) Sekine mâhiyetinde İsm-i Azam duasını nazmetme keyfiyetine mazhar olmasının Ehl-i Sünnet perspektifinde bir sakıncası yoktur. Bu Hz. Ali’ye inen bir vahiy değildir, Efendimiz (asm)’e inen İsmi Azam duasının, Hz. Ali’ye bildirilmesidir.
Kaynak: Sorularla İslamiyet
Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin.
Bazı Merak Edilen Sorular:
CENNETTE ALLAH ‘I GÖREBİLECEK MİYİZ?
DİĞER İLAHİ KİTAPLARIN BOZULMASINA ALLAH NE İÇİN İZİN VERDİ?
ALLAH’A KÜFÜR EDEN BİRİNİN TÖVBESİ KABUL OLUR MU?
ALLAH İLE KULLARI ARASINDA BİRİNİ VÂSITA YAPMAK KÜFÜR MÜDÜR?
BU DÜNYADA DA ALLAH CEZA VERİYORSA, ÖTEKİ DÜNYAYI NİYE YARATTI?
Yorumlar (0)