Şikayet niyeti olmadan hastalığını başkalarına anlatan kişinin bu durumu hastalık musibetinden gelecek olan sevaplarının ve günahlarının bağışlanmasına engel değildir.

Peki, Hastalıklar İbadet midir?

“İbadet iki kısımdır: Bir kısmı müsbet, diğeri menfî. Müsbet kısmı malûmdur. Menfî kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle musibetzede za’fını ve aczini hissedip Rabb-ı Rahîmine ilticakârane teveccüh eder. Onu düşünüp, ona yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar. Bu ubudiyete riya giremez, hâlistir. Eğer sabretse, musibetin mükâfatını düşünse, şükretse, o vakit herbir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur.” (Lem’alar)

Allah Resûlünün (asm.) en mükemmel mânâda gerçekleştirdiği kulluk vazifelerinden biri de sabırdır. O (asm.) sabır imtihanını da hicretlerle, harplerle, nice musibet ve sıkıntılarla en ileri mânâda kazanmıştır.

Hastalığı Başkalarına Anlatan Kişinin Sabrı Azalır mı?

Namaz müminin miracıdır. Musibet ve hastalıklar ise bir başka yükseliş merdivenidir. Yani bir Müslüman, Allah’ın her emrini dinledikçe ve her yasağından sakındıkça manen yükselir. Hatta bu yükselmenin bir başkası da musibet ve hastalıklara sabır yoluyla gerçekleşir.

Maruz kaldığı musibetler insana aciz bir kul olduğunu gösterir. Örneğin trafik kazalarından sellere, fırtınalara kadar hiçbir hadiseyi önleyecek güce sahip olamadığının tam dersini verir. Hastalıklar da aynı dersi insanın iç aleminde tekrarlar. Mesela harici tesirler gibi kendi bedenindeki olaylara da söz geçiremediğini çok iyi anlar. Tedavi için gerekli tedbirleri alır. Kendine malik olamadığının şuuru ile Rabbine tevekkül eder ve şifayı Ondan bekler. Görüldüğü gibi bu hal mümin için büyük bir terakkidir.

İnsanlar bir ömür boyu böyle değişik tecellilerle farklı imtihanlar geçireceklerdir. Sonra da bu kısa dünya hayatının ardından ebediyet yurduna göç edeceklerdir. Bu gölgelerin asıllarına kavuşacak, marifet ve muhabbet nimetini de kemaliyle orada bulacak ve tadacaklardır.

 (Prof.Dr. Alaaddin Başar)

Hastalığı Nasıl Karşılamalıyız?

Atâ İbnu Yesâr rahimehullah anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

“Kul hastalandığı zaman Allah Teâlâ Hazretler ona iki melek gönderir ve onlara: “Gidin bakın, kulum yardımcılarına ne diyor bir dinleyin!” der.”

“Eğer o kul, melekler geldiği zaman Allah’a hamdediyor ve senalarda bulunuyor ise, onlar bunu, her şeyi en iyi bilmekte olan Allah’a yükseltirler Allah Teâla Hazretleri, bunun üzerine şöyle buyurur: “Kulumun ruhunu kabzedersem, onu cennete koymam kulumun benim üzerimdeki hakkı olmuştur. Şâyet şifâ verirsem, onun etini daha hayırlı bir etle, kanını daha hayırlı bir kanla değiştirmem ve günahlarını da affetmem üzerimde hakkı olmuştur.” [Muvatta, ayrı 5, (2; 940).]

Bu hadis, mü’min kul hastalandığı zaman sabredip Allah’a şikâyetçi olmaz ve hamd ederse kazanacağı sevabın büyüklüğünü haber vermektedir. Ayrıca hadisin üslûbu, bu mükâfatı âdeta kesin bir vaad olarak ifade etmektedir.

Bu hadis, hastalığından şikayet etmeyen, şükür ve hamdine devam eden bir hastaya verilecek büyük ve özel mükafattan haber veriyor.

Açıkcası böyle birisi eğer bu hastalıktan ölürse ruhunun arınacağı ve doğrudan cennete gireceği, eğer ölmezse bedeninin hastalıklardan temizleneceği bildiriliyor.

Özetle hastalığını başkalarına anlatan kişi bunu hastalıktan şikayet eder gibi anlatmamalıdır. Şükür ve hamd etmeye devam etmeli, mükafatını Rabbinden beklemelidir.

Kaynak: Sorularla İslamiyet

Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin.

Bazı Çok Merak Edilen Sorular:

HASTALIKTAN ÖLEN ÇOCUK ŞEHİT MİDİR?

ALLAH İNSANLARA HASTALIKACI VERİNCE KENDİSİ DE HİSSEDİYOR MU?

KUR’AN-I KERİM’DE BULUNAN ŞİFA AYETLERİ NELERDİR? BUNLARIN HÜKÜMLERİ NELERDİR VE HANGİ HASTALIKLARDA DAHA ETKİLİDİR?

SALGIN HASTALIK DÖNEMİNDE, CUMA NAMAZI KILINMAZSA GÜNAH OLUR MU?

BU DÜNYADA DA ALLAH CEZA VERİYORSA, ÖTEKİ DÜNYAYI NİYE YARATTI?