Tebliğ (irşâd); zaman, yer ve nitelik açısından amaca ulaşma, sona varma, nihâyete erme, bir dini başkalarına anlatma ve yayılmasına çalışma manasındaki dini terimdir.

Tebliğde muhâtab olan, yani tebliğ edilecek kimseler hem gayrimüslimler ve hem de müslümanlardır. Müslüman olmayanları irşâd; onları iman ve İslâm’a davet etmek demektir. Müslümanları irşâd ise; onlara imanın gereği olan sâlih amel ve güzel ahlâkı telkin etmektir. Tebliğ ile meşgul olanlar, insanlar arasında ayırım yapmadan, genç ihtiyar, kadın erkek, herkese tebliğde bulunmalıdırlar.

Kur’an-ı Kerîm’de: “Sizden, insanları hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten alıkoyan bir topluluk olsun” (Âli İmrân, 3/104) buyrulur. Bu nedenle insanları irşâd önemli bir görevdir. Allah Resûlüne, insanların en hayırlısının kim olduğu sorulunca, şöyle cevap vermiştir: “İnsanların en hayırlısı en çok okuyanı, en muttaki olanı, iyiliği en çok emredeni, kötülükten en fazla sakındırmaya çalışanı ve en çok sıla-ı rahim yapanıdır ” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 432).

Tebliğ Metodu Nasıl Olmalıdır?

Tebliğin metodunu ve tebliğ sırasında izlenecek yolu Kur’an-ı Kerîm şöyle belirlemiştir: “Ey Peygamber! İnsanları Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz ki Rabbin, yolundan sapanı da çok iyi bilir, doğru yolda yürüyenleri de çok iyi bilir” (en-Nahl, 16/125).

Bu ayette söz konusu olan “hikmet” ve “güzel öğüt”, tebliğ ile ilgilenen insanlar için çok önemlidir. Hikmet, kişinin tebliğ sırasında dikkatli ve basiretli olması, bunu körü körüne yapmamasıdır. Hikmet, hitabedilen kişinin zihin, yetenek ve şartlarını göz önünde bulundurulmasını ve mesajın bunlara uygun bir şekilde iletilmesini gerektirir. Güzel öğüt ise, kişinin muhatabını sadece mantıkî ikna metotlarıyla değil, aynı zamanda duygularını cezbederek de inandırmaya çalışmasıdır.

Bu şekilde sabırla davranarak tebliğde bulunmak, insanları hikmetli sözler ve güzel öğütlerle Allah’ın yoluna davet etmek, Kur’an’a kulak veren her mümine Allah’ın ilâhî bir emridir.

Peki, Bir Hristiyana Nasıl Tebliğde Bulunabiliriz?

İslam dinini tebliğ ederken ilk olarak Allah’ın varlığını ve birliğini anlatmak gerekir. Çünkü Allah’ın varlığına ve birliğine iman eden insana diğer konuları anlatmak daha kolay olur. Özellikle Hristiyan olanlara tevhid inancını ve Hz. İsa (as)’ın Allah’ın peygamberi olduğunu ifade etmek gerekir.

Her insanın durumuna göre irşâdın yapılması gerekir. Bu bakımdan tebliğ ederken belli kalıplarla sınırlı kalınmamalı, muhatabın durumuna göre tebliğimiz şekillenmelidir.

Tebliğ Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler Neler?

1. Muhatabın inançsızlığının nasıl bir inançsızlık olduğu; bütüne mi yoksa bazı rükûnlere mi râcî bulunduğu hususu­nun tespiti lâzımdır ki, etrafında tahşidat yapılması lâzım ge­len meseleye, gereken ehemmiyet verilmiş olsun. Bu arada körü körüne saplantısı olan veya lâubâlî bulunan biriyle de, boşuna uğraşılıp vakit kaybına sebebiyet verilmesin.

2. Muhatabın kültür seviyesinin, içtimâî ufkunun bilin­mesi ve anlayabileceği bir dille kendisiyle konuşulması çok mühim bir unsurdur.

3. Anlatacağımız şeylerin, önceden çok iyi bilinmesi, hatta takdim edeceğimiz hususlar hakkında vârit olabilecek suallere, ikna edici mahiyette cevapların hazırlanması şarttır.

4. Anlatmada, diyalektik ve ilzam yoluna kat’iyen giril­memelidir. Fertte enaniyeti tahrik eden bu usûl, aynı zaman­da neticesizdir. 

5. Anlatmada, muhatabın gönlüne seslenilmelidir. Her cümle samimiyet ve sevgiyle başlayıp, aynı şekilde sona er­melidir.

6. Muhatabın yanlış düşünceleri, isabetsiz beyanları, gururuna dokunacak şekilde tenkit edilmemelidir.

7. Bazen böyle bir inançsızı, itikadı sağlam, içi aydın, davranışları düzgün arkadaşlarla tanıştırma, bin nasihatten daha tesirli olur. Ancak, böyle bir yol, her inançsız için uygun değildir. 

8. Onu, yer yer dinleyip kendisine konuşma fırsatı veril­melidir. Onun da bir insan olduğu düşünülerek, aziz tutulup fikirlerine müsamaha ile bakılmalıdır.

9. Bu çerçeve içinde, anlatmak istediğimiz şeylerin ilki hiç şüphe yok ki: “Kelime-i Tevhid”in iki rüknü olmalıdır. Ancak daha evvelki müktesebatıyla veya o anda verilen şey­lerle, kalben inanç ve iz’âna erdiği hissedilirse, başka hususla­ra geçilebilir.

İnanç babında gönlü sağlama bağlanmadıktan sonra, in­kârcının her zaman tenkidine cür’et gösterebileceği meselele­rin anlatılmasından kat’iyen sakınılmalıdır.

Netice olarak diyebiliriz ki, kişinin durumunu tespit ettikten sonra, zikredilen usûl çerçevesinde birinci derecede tebliğ edilmesi gerekenler, iman esasları ve namaz olmalıdır. Bun­larda, gönlün itminana kavuştuğunu hissettikten sonra, diğer meseleleri anlatabilme imkân ve fırsatı doğmuş olur. Aksine, günümüzde olduğu gibi, “ata et, ite ot” vermelere veya ye­mek verme usûlü bilmeyen garson gibi, ilk defa sofraya ho­şafları sıralama nevinden hatalı takdimler olacaktır ki, biz böyle bir takdimi, ne kadar beğenirsek beğenelim, karşı taraf üzerinde menfî tesiri büyük olacaktır.

Kaynak: Sorularla İslamiyet

Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin.

Bazı Merak Edilenler:

ÇEVREMDEKİ İNSANLARA İSLAMİYET’İ NASIL TEBLİĞ ETMELİYİM? BU KONUDA ÇOK ISRARCI OLMAK DOĞRU MUDUR?

DİLİYLE TEBLİĞ YAPMADA ZORLANAN KİŞİ NE YAPMALI?

TELEVİZYON VEYA İNTERNET YOLUYLA TEBLİĞ YAPARKEN PARA KAZANMAK HARAM MI?

İNSANIN HİDAYETİNE VESİLE OLMAK İÇİN NE YAPMALIYIM?

KUR’AN’DA PEK ÇOK AYETTE GEÇEN “KALPLERİN MÜHÜRLENMESİ” NE DEMEKTİR? KALBİ MÜHÜRLENEN BİR İNSAN, İMAN ETMEMEKTEN NASIL SORUMLU TUTULABİLİR?