Değerli kardeşim,

Aile kurumu, Kuran-ı Kerim’in ifadesiyle aslında  “huzur ve sükûnun”(1) kaynağıdır. Bediüzzaman Hazretleri bu mana çerçevesinde aileyi,

“Nevi-i beşerin hayat-ı dünyeviyesinde en cemiyetli merkez ve en esaslı zemberek ve dünyevî saadet için bir cennet, bir melce bir tahassungâh”(2) 

olarak tarif eder.

Ancak aile kurumu bugün, sağladığı huzur ve saadet ile değil, maalesef daha çok huzursuzluklar ve geçimsizliklerle gündeme gelmektedir. Bundan dolayı kamu kurum ve kuruluşları ile duyarlı sivil toplum kuruluşları çözüm önerileri için büyük çaba sarf etmektedirler.

Öncelikle şunun bilinmesi gerekir ki, aile hayatında yaşanan huzursuzluklar her ne kadar günümüzde şiddetini artırmış ve medya yoluyla daha da görünür hale gelmiş ise de aslında Hz. Âdem’den bugüne kadar her zaman var olagelmiştir.

Sadece karı koca arasında da değil, insanoğlunun yaşadığı arkadaş, dost, akraba, komşu vb. her ilişkide zaman zaman sıkıntılar ortaya çıkmaktadır ve olması da gayet normaldir. Çünkü herkesin karakteri, mizacı ve olaylara bakışı farklıdır. 

Özellikle karı kocanın ortak noktaları ne kadar çok olursa olsun, yine de farklılıkları daha fazladır. Çünkü iki yabancı insan evlenince, “kadın ve erkek olma” farklılığının yanında, kültürel farklılıkları, karakter ve mizaç farklılıkları, çocukluk ve gençliklerinden getirdikleri tutum ve davranış farklılıkları, travmalar ve ön yargıları yanında, farklı evlilik beklentileri içinde bir araya geliyorlar.

Bu gerçeğe rağmen, insanlar evlenirken ya eş adayının farklı olacağını hesaba katmaz ya da “evlenince değişir, değiştiririm” düşüncesiyle ilk başlarda farklılıkları pek de önemsemezler. Çünkü çoğu zaman dikkatlerini eş adayının fiziğine, parasına, makamına vb. yöneltirler veya en iyi ihtimalle romantik duyguları, eş adayının farklı veya olumsuz yönlerini görmelerine engel olur.

Ancak evlendikten sonra sorunlar baş gösterince farklılıklarını ve bunların değişmediğini kavramaya başlarlar.

Bu durumda ilk akıllarına gelen şey, eşlerinin davranış ve karakterini değiştirmeye çalışmak olur. Değiştirme çabaları sonuçsuz kalınca da eşini, inatçı olmakla, ona önem vermemekle, evliliğe saygı duymamakla suçlarlar ki, bu durum karşı tarafı iyice savunmaya götürür. Ve aynı zamanda karşı saldırıya geçmesine de neden olur. Çünkü bir eşin, eşine göre uygun olmayan, onu rahatsız eden bir davranışı, düşüncesi belki de onun karakterinin bir parçasıdır. O parçayı değiştirmeye kalkışmak; onu beğenmemek ve aşağılamak anlamına gelir. Her iki durumda da tepki büyük olur.

Burada huzurlu bir evlilik hayatı için yürütülecek stratejimiz şu olmalıdır:

Yaşanan olumsuzlukları büyütmeden, duyguları yıpratmadan, karşılıklı saygı ve sevgiyi kaybetmeden sadece çözüme odaklanmaktır. Yani, “Nasıl olur da bana bunu yapar?” veya “Nasıl olur da böyle davranır?” gibi sorulara değil de “Nasıl yaparsam bu durum düzelir?” sorusuna odaklanmaktır.

Kaynak : Sorularla İslamiyet

Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin 🙂

Bazı Merak Edilen Sorular:

İNSANLARDAN UZAKLAŞMAK VE AİLE İLE İLİŞKİLERİ KESMENİN HÜKMÜ NEDİR?

GİZLİ EVLENDİM AİLEM BENİ KABUL ETMİYOR NE YAPMALIYIM?

ERKEĞİN DİZ KAPAĞI İLE GÖBEK ARASINI AİLESİNİN GÖRMESİ HARAM MIDIR?

BULUĞ ÇAĞINDAN ÖNCE VEFAT EDEN ÇOCUKLAR AHİRETTE AİLESİNDEN KAÇ KİŞİYE ŞEFAAT EDEBİLECEKTİR?

AİLEM TESETTÜRE GİRMEME İZİN VERMİYOR?