Değerli kardeşim,

Bediüzzaman Hazretlerinin getirdiği delillerin önemli bir kısmı ya açıktan ya da remiz ve işaret yoluyla Kur’an’da yer almaktadır. Ona göre, Kur’an’da Allah’ın varlığı ve birliğini ispat sadedinde kullanılan akli deliller iki kısımdır:

Bir kısmı “delilü’l-ihtira” olarak bilinir. Bu kısım delillerle Allah’ın yaratmasına dikkat çekilir. Kur’an’da sık sık göklerin ve yerküresinin yaratılmasına dikkat çekilmesi bu akli delile dikkat çekmek içindir.

Diğer bir kısmı ise, “delilü’l-gaye” olarak ifade edilen delillerdir. Bu akli delillerle de varlıkların takip ettiği gayeler, amaçlar, üstlendikleri harika görevlerine dikkat çekilir. Yağmurun oluşması ve gelmesi, bitkilerin yeşermesi, gıda ve meyvelerin ve meraların varlığına dikkat çeken bütün ayetlerde bu delilin dokuması söz konusudur.

Ayrıca “delilü’t-temanu” denilen ve “iki ilahın olması durumunda yer ile göklerin bozguna uğrayacağını” vurgulayan ayet ve benzerlerinde bu delile işaret edilmiştir.

Görüldüğü üzere, Kur’an’da iman esaslarının ispatı akli delillere dayandırılmaktadır. Bütün İslam alimleri, özellikle kelamcılar, “Kur’an ve sünnetin bir argüman olarak kullanılması, sadece onlara iman eden müminler için geçerli olduğunu” düşünmüşler ve bu sebeple de Kur’an’dan istifade ederek değişik akli delilleri bulmaya çalışmışlardır.

Bu asırda ise, eski asırlardan çok farklı olarak insanların çoğu imandan uzaklaşmış, hatta müminlerde de ciddi şüphe ve tereddütler oluşmuştur. Bu şüphelerin özellikle fen ve felsefeden geldiğini gören Bediüzzaman Hazretleri, Kur’an’ın bu akli delillerine çok daha sıkı sarılmıştır. Nitekim kendisine göre, Allah’ın varlığı ve birliğini anlamak ve marifetin zirvesine çıkmak için eskiden beri kullanılan delillerin dört kaynağı vardır:

a. Felsefecilerin kullandıkları deliller.
b. Tesavvuf ehlinin kullandığı deliller.
c. Kelamcıların kullandığı deliller.
d. Kur’an’ın kullandığı deliller.

Ona göre; felsefecilerin metudu, tereddüt ve şüphelerle lekelenmiştir. Tasavvuf  alimleri ve kelamcıların metotları ise, her ne kadar başlangıçta Kur’an’dan istifade edilerek ortaya konulmuş ise  de zamanla beşeri tarafı daha fazla olmuş ve Kur’an’la olan irtibatları zayıflamıştır. Bu sebeple, en kuvvetli, en saf, en kısa ve en sağlam metot Risale-i Nur’da kullanılan Kur’an metodudur. (bk. Mesnevi-i Nuriye, s. 252)

Şunu da unutmayalım ki, Kur’an’da her şey özet halde bulunur. İslam alimleri bu özet bilgilerden istifade ederek milyonlarca eser yazmışlardır. Bu sebeple detaylı olarak ortaya konan değişik akli delillerin Kur’an’la ayrılığı-gayrılığı söz konusu değildir.

Kaynak: Sorularla islamiyet

Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin 🙂

Bazı Merak Edilen Sorular:

ALLAH HEPİMİZİ CENNETİNE ALAMAZ MIYDI?

HER CENNETE GİREN KUL, ALLAH’IN CEMALİNİ GÖREBİLECEK Mİ ?

“HİDAYET ALLAH’TANDIR.” SÖZÜ NASIL ANLAŞILMALIDIR?

PEYGAMBERLER ŞU AN CENNETTE MİDİRLER?

ALLAH TEÂLÂ KUR’AN-I KERİM’DE NEDEN YILDIZLARLA YEMİN ETMEKTEDİR?