Değerli Kardeşim,

Sizin en hayırlınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır.Özellikle günümüzde sürekli duyduğumuz kadın cinayetleri üzerine tokat gibi gelen bir hadise başlayalım. 

⚫İslam öncesi devirlerde kadın bir insan bile sayılmıyordu.İslam dini, kadını olması gereken konuma yükseltmiştir.Özgürlük kişinin, nefsinin ve şeytanın istediği gibi yaşaması değildir. Aksine onu yaratanın istediği gibi yaşamasıdır.Çünkü, Allah’ın isteğine uymayan kişi, nefsinin veya şeytanın isteğine uymuştur.Bu durum Efendimiz’in gelip bütün eski adetleri ayakları altına almasıyla son bulmaya başladı elhamdülillah.Günümüz de ise tekrar hangi döneme geçiş var orası da meçhul.Evet gelelim hadisimize;Rahmet Elçisi Peygamberimiz, erkeğin, eşine karşı nezaketli ve sabırlı olmasını, özellikle de hanımların hassas olmalarından dolayı da daha nazikçe davranılmasını tavsiye etmiştir.Bir teşbihle onların “eğe kemiğinden yaratıldıklarını”(Buhari, Nikah 79; Enbiya 1)belirterek, nezaket ve incelikteki konumlarına işaret etmiş,yerli yerince muamele yapılmadığında ise kırılmanın mukadder olduğunu belirtmiştir.Kadınlara karşı hayırlı olmanın bir ölçüsünün de onlara hakaret etmeme ve onları asla dövmeme olduğunu görüyoruz.Başka insanlara bile hakareti hoş karşılamayan Hz. Peygamber (s.a.s.) özellikle eşlere karşı daha hassas olunmasını tavsiye etmiş, hele dövme gibi insana yakışmayan kaba-güç gösterisini asla tasvip etmemiştir.Bilhassa gündüz, kadını hayvan döver gibi dövüp gece de yanına gitmeyi sert bir lisanla kınamıştır. 

Unutmayalım ki:Birbirlerini sevenler, birbirlerine katlanırlar, kusurlarını görmezler.Varsa müsamahayla karşılarlar.Hayat arkadaşlarının bu konuda daha duyarlı olması gerekir.Zira sadece burada değil, aynı zamanda ahirette de beraber olacaklardır.Kâinatın Efendisi (s.a.s.) o kadar yoğun işlerinin arasında şefkatli bir eş olarak eşlerine kıymet veriyor, onları dinliyor, anlattıkları haberlerle ilgili onlara yorumlar yapıyor ve sevdiğini söylüyordu.Hz. Aişe Vâlidemiz anlatıyor:“Allah Resûlü (s.a.s.), bir gece bana hitaben; ‘Ya Aişe’, dedi, ‘müsaade eder misin, bu gece Rabbimle beraber olayım?’ (O, Rabbiyle beraber olmak için bile hanımından müsaade isteyecek kadar incelerden ince bir insandı.)Ben, ‘Yâ Resûlallah! Seninle olmayı isterim;fakat senin istediğini daha çok isterim.’Dedim. Sonra, Allah Resûlü (s.a.s.) abdest aldı, namaza durdu, kırâatinde ‘İnne fî halkissemâvâti ve’l ardi’ âyetini okudu, okudu ve sabaha kadar gözyaşı döktü.”Görüldüğü üzere Hz. Peygamber (s.a.s.) sadece dünyevi konularda değil, uhrevi konularda bile, eşine gösterilmesi gereken ihtimamı asla esirgemiyordu.Yine aynı şekilde; bir gün önce, savaşta babası ve bazı yakınlarını kaybeden Safiyye’nin yanında Hz. Peygamber (s.a.s.) hiç uyumamış, sabaha kadar kendisiyle sohbet edip, ilgilenmiştir.Böyle bir ilgiye de ihtiyacı vardır ve kendisinden bu ilgi esirgenmemiştir.

Selametle…

Kaynak: Sorularla İslamiyet

Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin 🙂