Değerli kardeşimiz,
İlgili ayetin meali şöyledir:
“Kocası olan kadınlarla da evlenmeniz haramdır, ancak harp esiri olarak eliniz altında bulunan cariyeler bundan müstesnadır. İşte bütün bunlar Allah’ın kesin hükümleridir. Bu sayılanlardan başkalarını, iffetli yaşamak, zina etmemek şartıyla, mal harcayıp mehirlerini vererek nikâhlamanız helâldır. Dikkat edin: Evlenerek beraberliklerinden yararlandığınız kadınlara, belirlenmiş olan mehirlerini verin, bu bir haktır. Ama belirledikten sonra, aranızda anlaşarak miktarını arttırıp eksiltmenizde size bir vebal yoktur. Allah alîm ve hakîmdir / her şeyi hakkıyla bilir, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nisa, 4/24)
Ayette açıkça ifade edildiği üzere, İslam’da, kocası olan kadınlarla evlenmek haramdır. Ancak harp esiri olanlar bu kuralın dışındadır. Demek ki, savaşta ganimet olarak esir alınan düşman kâfirlerin eşleri de ganimet malı olarak sayılır, cariye muamelesini görür ve dolayısıyla da kimin payına düşerlerse onlara helal olurlar.
Tefsir kaynaklarında, başta İbn Abbas olarak, bu ayetin manasını destekleyici bazı sahabe görüşlerine de yer verilmiştir. (bk Taberi, ilgili yetin tefsiri)
İslam’dan binlerce seneler öncesinden başlayan bir kölelik / cariyelik statüsü vardır. Bu statüye göre harp esirlerinden erkekler köle, kadınlar ise cariye olarak muamele görürler. Bu muamelelerde, kadınların evli olup olmadıklarına bakılmaksızın bir ganimet malı olarak kabul edilir.
İslam dini geldiği zaman, bütün dünyada geçerli olan kölelik kurumu çok yaygın bir kanun idi. İslam dininin bunu tamamen ortadan kaldırmasına imkân yoktu. Bu konuda yazılmış eserler de vardır. Sitemizde de bazı bilgileri görmek mümkündür.
Demek ki, Nisa suresinin ilgili hükmü dünya çapında yürürlükte olan bir kanunun hükmüdür ve İslam da onu ortadan kaldırmamıştır. Çünkü, şayet İslam bunu kaldırsaydı, kâfirler bundan cesaret alarak daha şiddetli bir şekilde onlara karşı savaşırlardı. Özellikle o günkü Arap müşrikleri için hiçbir formül, eşlerinin esir alınması kadar savaştan caydırıcı bir rol oynayamazdı. (bk. İbn Aşur, ilgili yer)
Ancak İslam, bu statü konusunda değişik şekillerde iyileştirme yaptığı gibi, her fırsatta köleleri hürriyetlerine kavuşturmayı teşvik ettiği bilinmektedir.
İslam âlimleri, bu ayetin hükmüne dayanarak ittifakla şu hükmü ortaya koymuşlardır:
“Kâfir eşlerden biri esir alınıp İslam yurduna getirilmesiyle aralarındaki evlilik bağı kendiliğinden düşer.” (Razî, ilgili ayetin tefsiri)
Her iki eşin birlikte esir alınıp İslam yurduna getirilmesi durumunda ise, farklı görüşler vardır.
İmam Şafii’ye göre, bu durumda da onların evlilik bağı sona erer. Onların sahibi istibra (âdet görünceye kadar) beklemek süresinden sonra kadınla evlenebilir.
İmam Ebu Hanife’ye göre ise, karı-kocanın birlikte esir alınıp İslam yurduna getirilmeleri durumunda bunların evlilikleri devam eder. (bk. Razi, İbn Aşur, ilgili ayetin tafsiri)
Kaynak: Sorularla İslamiyet
Yorumlar (0)