Değerli kardeşimiz,
Hanefilere göre Resulullah (asm)’dan gelen şekilde dua etmek sünnettir. Çünkü sünnette olan duaları okumak daha faziletlidir.
Hanefilere göre, bir kimsenin namazı esnasında insanların alalade sözlerine benzeyen sözler ile dua etmesi caiz değildir. Mesela, “Allah’ım bana şunu ver, bunu ver.” demek gibi. Yahut insanlardan elde edilmesi mümkün olmayan: “Allah’ım bana falanca hanımı ver.” demek gibi. Bu tahrimen mekruhtur.
Hanefiler bu konuda şu hadise dayanmaktadır:
“Bu namazda insanların sözlerinden bir şey söylemek caiz olmaz. Namaz ancak bir tesbih, tekbir ve Kur’an okumaktır.” (Müsned, 5/447-448; Nesaî, Sehv, 20; bk. Müslim, Mesâcid, 35; Ebû Dâvûd, Salât, 174)
Hanefiler dışındakiler ise, namazda insan sözlerine benzeyen sözlerle dua etmeyi caiz görmüşlerdir.
Hanefiler şöyle demişlerdir: Arapça’dan başka dillerde dua etmek haramdır. Fakat Ebu Hanifeye göre namazla ilgili zikirler Arapça’dan başka dilde yapılırsa, İmameynin hilafına tahrimen mekruh olmakla birlikte caiz olur.
Şafiilere göre Arapça bilmeyenler, özürleri sebebiyle ve aciz oldukları için, mendup olan dua ve zikirleri kendi dillerine tercüme edebilirler. Ancak gücü yetenlerin bunu yapmaları caiz değildir. Çünkü özürleri yoktur.
Hanefiler, Hz. Huzeyfe’den gelen şu hadis uyarınca secdede “Sübhane rabbiyel a’la” duasını okurlar. Huzeyfe (r.a) diyor ki:
“Hz. Peygamber rükuunda ‘sübhane rabbiyel azim’; secdesinde de ‘sübhane rabbiyel a’la’ derdi.” (Ebu Davud, II/30).
Kaç defa söylenileceği hakkında da ölçü alınan hadis şudur: Abdullah b. Abbas bildiriyor:
“Sizden biriniz rükû yaptığı zaman, üç defa ‘sübhaneke rabbiyel azim’ desin. Üç, tesbihin en az miktarıdır. Secde ettiği vakit de üç defa ‘sübhâneke rabbiyel a’lâ’ desin; bu, tesbihin en azıdır.” (Ebu Davud, II/40).
Ancak Rasûlüllah’ın secdelerinde bunun dışında da değişik dualar yaptığı bir gerçektir. Örneğin,
“Sebbih isme rabbikel a’lâ”;
“sübhâne rabbiyel a’lâ ve bihamdih”;
“Subbuhun, kuddusün, Rabbul melâiketihî ve’r-rühi”;
“Sübhâne zil-ceberüt vel-meleküt, vel-kibriyâi velazameh”;
“Allâhümme Rabbenâ ve bihamdike, Allâhümmeğfirlî”;
“Allâhümmeğfirlî zenbî küllehu diggahu ve cillehu ve evvelehu ve âhirehu alaniyetehu ve sırrahu”;
“Eüzu bi rıdâke min sehatike ve eüzu bimuâfâtike min ukûbetike ve eûzu bike minke lâ ahsî senâen aleyke, ente kemâ esneyte alâ nefsike”
gibi duaları, Hz. Peygamber (asm) secdelerinde okurdu. (Ebu Davud, II/28-35).
Hanefi Mezhebi’ne göre kişi secdede, hadiste rivayet edilen tesbihlerden başkasını söylemesi uygun değildir.
Secdede “Sübhane rabbiyel ala” demek sünnettir. Bu nedenle bu duayı terk eden sünneti terk etmiş olur. Namazı geçerlidir. Ancak sünnet sevabından mahrum kalır.
Secdedeyken, özellikle sünnet ve nafile namazlarda istediğiniz kadar ve istediğiniz şekilde dua edebilirsiniz. Ancak farz namazlarda diğer farzları geciktirme söz konusu olacağı için, vacibi terk etmekten dolayı sorumlu olursunuz ve sehiv secdesi gerekir.
En güzeli yukarıda verdiğimiz duayı üç defa söylemektir. Nafile namazların secdesinde ise serbest olarak istediğiniz gibi dua edebilirsiniz.
Farz namazlarda duanın ölçüsü:
– Namazın teşehhüdünde “et tahiyyatu, allahümme salli, allahümme barik, Rabbena atina ve rabbenağ firli” dualarının dışında başka dualar okunabilir mi?
Dualarda efdal olanları bunlardır. Bu bakımdan halkın sözlerine benzer tarzda dua yapmak veya halktan istenilmesi her zaman için mümkün olan şeyleri arzulayarak bazı sözlerle duada bulunmak uygun değildir. Buna bir örnek verelim:
«Allah’ım! beni falan kızla evlendir…»,
«Benim tarla bahçeme su indir…» gibi.
İşte bu tür sözlerle duâ etmek doğru değildir. Hatta caiz olmadığını söyleyenler var ki, sahih olan da budur. (El-Ayni, Şerh-i Hidâye – Fetavâ-yi Hindiyye.)
Duada bu ölçüyü dikkate alanlara göre, «Allah’ım! Bana çok mal ver» derse, namazı bozulur. «Allah’ım! Bana ilim ve hac nasîb eyle» derse, namazı bozulmaz. Çünkü birincisi halk sözlerinden birdir.
Bunun için sünnete uygun duaları ezberleyip okumak daha uygundur. Dilin başka bir söze kaymasını önler. (El-Velvaliciyye / Abdürreşid – Tatarhaniyye.)
Ancak bu konuda genel kaideyi unutmamak gerekir:
Teşehhüde oturduktan sonra, yani «Et-Tahiyyat’ı» okuduktan veya onu okuyacak miktar oturduktan sonra, halkın sözüne benzer anlam ve ölçüde yapılan dualar namazı bozmaz, ancak kişi böyle yapmakla namazdan çıkmış olur. Son farz olan Teşehhüd miktarı oturmak gerçekleştiği için, namazın bozulması söz konusu değildir. Bu miktar oturmadan belirtilen anlam ve ölçüde duâ yapacak olursa, o takdirde namazı bozulmuş sayılır. (Et-Tebyin / Zeylaî – Fetava-yi Hindiyye.)
Rivayet yoluyla sabit olan dualardan biri de, Ebu Bekir Sıddîk (R.A.)’den nakledilenidir:
Resûlullah (A.S.) Efendimiz, namazda okumam için bana şu duayı öğretti:
«Allahümme, innî zalemtu nefsî zulmen kesîren ve innehu lâ yağfîru’z-zünube illâ ente, fağfir lî mağfireten min indike verhamnî inneke ente’l-ğafuru’r-rahîm.»
Türkçe anlamı:
«Allah’ım! Ben kendime çok haksızlık ettim. Doğrusu günahları ancak Sen bağışlarsın; beni bağışla, kendi katından bir bağışlamayla beni mağfiretine erdir. Bana merhamet et. Çünkü ancak Sen hem Ğafur’sun, hem Rahîm’sin,»
Büyük sahabi İbn Mes’ud (R.A.) de daha çok şu duayı tavsiye etmiştir:
«Allahümme innî eselüke mine’l-hayrî küllihî, ma alimtü minhu vema lâ a’lemu ve euzu bike mine’ş-şerrî küllihî ma alimtu mînhu vema lâ a’lemu. »
Türkçe anlamı:
«Allahım! Bildiğim, bilmediğim bütün hayırları Senden dilerim. Bildiğim ve bilmediğim bütün şer ve kötülüklerden Sana sığınırım.»
Et-Tahiyyat ve bazı dualardan sonra şu duayı da yapmak müstehabdır:
«Rabbî’c’alnî mukîme’s-salâtî ve mîn zürriyyetî Rabbenâ ve tekabbel duaî. Rabbanâ, iğfir lî veli valideyye ve lil mü’minîne yevme yekumu’l-hisab.»
Türkçe anlamı:
«Rabbimiz! Beni de, soyumu da namaz kılanlardan eyle. Rabbimiz! Duamızı kabul buyur. Rabbimiz! Beni, anamı-babamı ve bütün mü’minleri insanların hesaba kalkacakları gün bağışla.»
Kaynak: Sorularla İslamiyet
Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin 🙂
Yorumlar (0)