Müslüman olan her ferdin, dinî meseleleri ve hükümleri doğrudan doğruya Kur’an ve sünnetlerden öğrenmesi mümkün değildir. Bunu, ancak müctehidlik derecesine erişmiş, salâhiyetli İslâm âlimleri yapabilir.

Geriye kalan Müslüman halka, yani bizlere, o büyük din âlimlerinin izah ve görüşlerini anlamak ve benimsemek, onların yolundan gitmek düşer.

İlâçların ham maddesi bitkiler, otlar, madenler vs. olduğu halde, nasıl herkes ondan ilâç yapamıyor, bu iş için ayrıca eczacılık tahsili gerekiyorsa, dinî meselelerde temel kaynak Kur’an ve sünnet olduğu halde, ondan hüküm çıkarmak işini de sıradan her Müslüman yapamaz; ancak müctehidlik seviyesine ulaşmış âlimler yapabilir.

Herkesin dinî kaynaklardan hüküm çıkarmağa ilmi, bilgisi, aklı, idrâk seviyesi, basiret ve feraseti yetmeyebilir…

İşte bu yüzden, bir mezhep alimine uyup o mezhebe göre hareket etmemiz gerekir. Hem bu bizim için İslam’ın getirdiği en güzel kolaylıklardan biridir ve rahmettir. Yoksa, abdestimizin ne zaman bozulduğunu anlamak gibi küçük bir meselede bile tüm hadisleri ve ayetleri taramak zorunda kalırdık. Halbuki şuanda, uyduğumuz mezhebin kurucusu ve imamları bu ve diğer tüm konular hakkında hangi hükümleri dile getirdiklerine bakmamız yeterli oluyor. Müctehidlerimiz ellerini çok ağır bir taşın altına koyup hayatlarını buna adamışlar. Bizlere bu duruma şükretmek düşecektir.

Kaynak: Sorularla İslamiyet