Dua bir ubudiyettir. Yani ibadettir, namaz kılmak gibi… Bizim dualardaki ana amacımız da ibadet olmalıdır. Yoksa, duayı sırf isteklerimiz yerine gelsin diye etmek ve ihtiyaç dilekçesi olarak görmek yanlıştır. Meseleyi, Risale-i Nur eserinden aldığımız bir örnekle açıklayalım:

Güneş batar ve akşam ezanı okunur böylece, biz anlarız ki akşam namazının vakti geldi. Sonra kalkar ve akşam namazını kılarız. Peki bir soru: Biz bu namazı güneş battığı için mi kıldık? Elbette hayır. Allah rızası için kıldık, öyle değil mi?

İşte aynen öyle de, dualarımız da namazlarımız gibi ibadettir. Yaşadığımız eksiklikler de ,mesela geçim darlığına girmemiz gibi, o duayı etmenin vaktinin geldiğini gösterir. Yani, bir sıkıntı yaşadık mı edeceğimiz duada: “Rabbim, bana bu musibeti verdi ya da benden şunu aldı, demek ki ona bu konuda dua etmemin vakti geldi.” diye düşünmeliyiz ve bu duamız en başta Allah rızası için olmalı duanın kabul edilip edilmemesi ikinci planda kalmalı. Çünkü Allah ayette buyuruyor:

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. (Zariyat, 51/56)

Burada kulluk, ubudiyettir ve dua ubudiyetin en önemli parçalarından biridir.

Bazen bir şey için dua ederiz. Fakat istediğimiz bu şey, görünürde kabul edilmez. Buna rağmen bizim duayı bırakmamamız lazım. Şayet istediğimiz şey olsa ve Allah duamızı kabul etse pek âla. Ama görünürde kabul edilmese bile biz “Duam kabul olmadı.” demeyeceğiz. Aksine “Allah bu duamı ahiretim için veya dünyada daha iyi bir şekilde kabul etti.” denilir.

Hakikaten bu dua boşa gitmedi, ibadet olması dolayısıyla ahirette mükafatını göreceğim diye duasını bırakmak değil, aksine daha fazla dua etmeye gayret ve şevk taşımalıyız.

Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de “Bana dua edin size cevap vereyim.” (Mü’min, 40/60) buyurmaktadır.

Bazıları bu ayet-i kerimeyi öne sürerek şöyle demektedirler: Madem Allah “Bana dua edin bende kabul edeyim.” demiştir. Neden çokça dua ettiğimiz halde bazıları kabul edilmiyor? Bu hususta alimlerimiz ittifakla; bu ayette Allah“cevap veririm” demektedir, “kabul ederim” dememektedir. Nasıl ki, sen bir doktora gitsen ve desen “Doktor, bana şu ilacı ver.” elbette doktor sana cevap verir ve “Buyurun.” der. Fakat istediğin şey hikmetsiz, faydasız veya sana zararlı bir ilaç ise, onu değil de daha güzelini sana verir.

Aynen onun gibi, mutlak hikmet sahibi Cenab-ı Hak bize ve dualarımıza cevap verir. Ama kabul etmek hikmetine tabi olduğundan bazen istenen şeyin aynısı bazen de daha güzelini verir, bazen de zararlı olduğunu bildiği için hiç vermez.

Kaynak: Sorularla İslamiyet