Değerli kardeşim,

Bunun çeşitli sebepleri vardır. Bunlardan biriside kalbin tatmin edilememesi, ruhun muhtaç olduğu manevi gıdaları vermemektir. Mideye ve ona gönderilen gıdaya, görmeye ve onu temin eden ziyaya, akla ve onu tatmin eden manaya, kısacası maddî ve manevî nice rızıklara muhtaç olan bu âciz ve fakir insanın, o ummanlardan daha geniş kalbini, ancak her şeyin yaratıcısı ve Mâliki olan Allah’ı zikir, yani Onu yâd etme, Onu hatırlama tatmin edebilir. O halde insan, Ondan başka neyi yâd etse yaratılmış bir şeyi yâd etmiş, Ondan gayri neyi sevse fâniyi sevmiş olur. Bunlar ise şeref ve kıymet itibarıyla kalpten çok aşağı olan şeyler. O ulvî kalp, bu süflî eşya ile tatmin olmadığı içindir ki, gafil insanı daima rahatsız eder.

İşte can sıkıntısı, huzursuzluk, bunalım, stres dediğimiz şeyler hep bu doymayan kalbin açlık feryatları, ölüm çığlıklarıdır. Ve bütün bunlar dünyada rahat olmadığının birer şahidi. Şu var ki, rahatla saadeti karıştırmamak gerek. Dünyada rahat yoktur, ama huzur ve saadet vardır. Bu mefhumlar, bedene değil ruha bakarlar. Ruh ise iman, salih amel, takva ve güzel ahlâk ile huzur bulur ve mesut olur.

Kaynak: Sorularla İslamiyet

Ayrıca bu konudaki videolarımızı izleyebilirsin: