Değerli kardeşim,
Zaruretler haramı helal kılar. Kur’an’da (Bakara, 2/173; Mâide, 5/3; En’âm, 6/119, 145) ve hadislerde (Müsned, V, 96, 218; Ebû Dâvûd, “Et’ime”, 36) insan hayatını tehdit eden bir açlık ve zaruret halinde haram fiillerin mubah hale geleceği ve günahın kalkacağı bildirilmiştir. İslâm ölüye değer vermekle birlikte, insana ve hayata daha çok değer vermiş, hayatı korumayı dinin beş temel maksadından biri saymıştır.
İslâm hukukçuları da hayatı tehdit eden açlık zarureti karşısında kalan kimsenin ölü insan eti bile yiyebileceğini, tedavi maksadıyla haram ve necis şeyleri kullanabileceğini, kemik, diş, kan gibi insan parçalarıyla tedavi olabileceğini, yavruyu kurtarmak için ölen annenin karnının yarılabileceğini, yutulmuş mücevher gibi değerli bir malı çıkarmak için ölünün karnının açılabileceğini belirtmişlerdir. İslâm hukukçularının bu ve benzeri fetvaları günümüzdeki organ nakline bir hayli ışık tutmaktadır. Ancak bu gibi durumlarda belirtilen çözümleri benimsemeyen fakihler de vardır.
Bu durum, fıkhın “Zaruretler, mahzurlu (sakıncalı) olan şeyleri helal kılar.” ve “Zararın ağır olanı, daha hafif olanıyla giderilir.” genel kaidelerine uyan bir davranıştır. Ayrıca, zaruret halinde “iki şerden ehven olanı tercih edilir” görüşüne de uygundur. Çünkü burada bir hayatı kurtarmak söz konusudur.
Organ naklini, kadavradan ,ölüden, ve diriden ölüye şeklinde iki kısımda ele almak gerekir.
Kadavradan organ nakli, belli şartlarla caiz görülmüş:
1. Organ naklinde zaruretin bulunması,
2. Konunun uzmanlarında hastanın bu tedavi ile iyileşeceğine dair güçlü bir kanaatin oluşmuş bulunması,
3. Ölümünden önce kendisinin veya ölümünden sonra mirasçılarının onayının alınmış olması,
4. Tıbbî ve hukukî ölümün kesinleşmiş olması,
5. Organın bir ücret ve menfaat karşılığında verilmemiş olması,
6. Alıcının da buna razı olması.
Diriden diriye organ nakli de yine bazı şartlarla caiz görülmüştür:
1. Zaruretin bulunması.
2. Vericinin izin ve rızâsının bulunması.
3. Organın alınmasının, vericinin hayatını ve sağlığını bozmayacak olması ve bu durumun tıbbî raporla belgelendirilmesi,
4. Konunun uzmanlarında operasyon ve tedavinin başarılı olacağına dair güçlü bir kanaat oluşmuş bulunması,
5. Yeterli tıbbî ve teknik şartların bulunması,
6. Organ vermenin ücret veya belli bir menfaat karşılığı olmaması.
Bu fetvanın dinî dayanağı olarak yukarıda zikredilen deliller, özellikle
“Kim bir insana hayat verirse, bütün insanlara hayat vermiş gibidir.” (Mâide, 5/32)
“İyilik ve takvâ üzere yardımlaşınız.” (Mâide, 5/2)
meâlindeki âyetler ile yardımlaşmayı, dayanışmayı, fedakârlığı, zararı önleyip faydalıyı hâkim kılmayı emir ve tavsiye eden hadisler gösterilmektedir.
Organ bağışlama durumuna gelince; bu, sahasında otorite olan ve itikadı sağlam bir doktorun gözetim ve denetiminde olmalıdır. Sonra da
“Kendi nefislerinizi öldürmeyin.” (Nisâ, 4/29)
“Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.” (Bakara, 2/195)
ayet-i kerimeleri göz önünde bulundurulmalıdır. Şunu da unutmamalıdır ki, bu iş organ bağışlayana zarar vermemeli, buna zorlanmamalı, bu iş için aldatılmamalıdır.
Bu ölçüler kan bağışı için de geçerlidir.
Kaynak: Sorularla İslamiyet
Yorumlar (0)